PIŞIBBA
ŞEREF TİPİ
REMZİ KİTABEVİ
Babası gibi kendisi de bir asker olan Şeref Tipi, Osmanlı
paşası Mehmet Ali Paşa’nın ve dolayısıyla kendi etrafında geçen dramatik bir
hayatın, çöküşün, esaret yıllarının ve cumhuriyete geçiş sürecinin kısa bir panoramasını
sunuyor. Henüz konuşmaya çıkmış bir çocuğun, paşa babasına hitap şekli olan
“Pişipba”, aynı zamanda 1877-78 Osmanlı Rus Harbi’nin yanısıra, 1916’da yine
Ruslar’ın işgaline uğrayan Erzurum’un en acıklı ama en yalın bir fotoğrafının
adıdır.
Osmanlı Ordusu’nun, en seçkin “ferik” (tuğ
general)lerinden biri olmasına, orduya getirdiği nice yenilik, kaleme aldığı
nice eserlere ve çeşitli cephelerde sergilediği nice başarılara rağmen,
kendisini İttihatçı’ların keskin oklarından koruyamayan bu Erzurumlu Osmanlı
paşası, en verimli çağında emekliye sevkediliyor.
Burada vurgulamaya çalışacağımız nokta, paşanın kişiliği,
verdiği mücadeleler ve de ailesiyle birlikte Rus esaretinde geçirdiği acıklı
yıllar değil; paşanın tanık olduğu hainlikler, ihanetler ve bilmeden koynunda
yılan besleyen milletimizin saflığıdır.
Pişipba’da, Ruslar’ın her iki işgalinde de, güya “etle
kemik” gibi kabul edilen Ermeniler’in alçakça sergiledikleri ihanet ve
kurdukları tuzaklar, abartıya kaçılmaksızın sunuluyor.
Ellerine geçirdikleri balta ve nacaklarla, sokaklarda
müslüman Türk avına çıkan Ermeni çetecileri, kendileriyle ekmeğini ve suyunu
paylaştıkları bu insanlara acımamışlar.
Ruslar’ın bilerek göz yumduğu bu alçaklık ve katliam
özellikle 1916’daki işgalle öyle bir boyut kazanıyor ki, şehirden kaçıp canını
kurtaramayan kadınların, kızların ırzına geçiliyor, yaşlı, çocuk ayırt
edilmeksizin erkekler topluca yakılıyor, süngüleniyor.