ERZURUM ÇARŞI
PAZAR
Sebahattİn BULUT
KÜLTÜR YAYINLARI 1997
Cumhuriyet döneminde hele 1950 sonrası neyimiz varsa
satılığa, pazara çıkardık. En güzel ve tipik Erzurum evlerinin üzerine
"Satılık" yazıları yapıştırdık.
Evlerimizin araç-gereçlerinden tutun da, pirinç
şamdanlarından bakır mangallarına kadar hepsini Bit Pazarı'nda pazarladık.
Oymalı nakışlık ahşap çocuk beşiklerimizi ya semaverlerde yaktık veyahut
sokaktaki bir nayloncudan bir leğenle değiştiriverdik.
Geniş yollarımızı zengin hatırlı kişilere,
kaldırımlarımızı "Zemin Icarlı" bir maske ile siyasi partilere tahsis
ettik.
Biz şimdi, satılanların, yıkılanların fotoğrafları ile
Çarşı Pazar kurduk. Bakın arayın, neyi özlediyseniz, neleri anımsaya biliyorsanız bizim çarşımızda bulabileceğinizi ümit ediyoruz. Hepsi
parasız, hepsi bedava, içiniz neyi sevdiyse onu satın alın ve gönül köşenize
yerleştirin. Belki birgün onları da bulamayacaksınız.
Erzurum'da öyle bir çarşı pazar kuruldu ki Bit
Pazarı'ndan aşağı. Her şey kelepir.
Sadece bunları mı sattık? Daha neler pazarladık neler,
üzerine tir-tir titrediğimiz, folklorik değerlerimizden Erzurum Bar'larınızı
bile düğün salonlarında pazara çıkardık. Dadaş kisvesi altındaki soytarıların
alınlarına para yapıştırarak ar ve hayayı da orada pazarladık.
"Erzurum Çarşı Pazar
İçinde bir kız gezer
Elinde divit kalem
Dertlere derman yazar"
diye türküler söyledik. Ama şimdi kalemi de yitirdik,
dermanı da.
Baksanıza, iki Erzurumlu zibidi, dilimizi ananelerimizi,
âdetlerimizi pazarlayarak mahalli radyolarda ve gecelerde sözüm ona "şehir
komikleri" olarak boy gösteriyor, Erzurum'la alay ediyorlar.
Hani,
"Palandöken yüce dağ
Altı mor sümbüllü bağ
Seni vermem ellere
Nice ki bu canım sağ"
diyerek türküler yakmıştık.
Bunların hepsi kubbede
"hoş seda" olarak kaldı. Buraya kadar yazdıklarımızı siz
"latife" kabul edin. Onlara bırakmayın, bizim "gönül
çarşımızda" biriktirdiğimiz "kültür varlıklarımıza" sahip çıkın.
Sebahattin
BULUT