28 Kasım 2008 Cuma

Milli Mücadelede Erzurum


Atatürk Araştırma Merkezi Yayınlarından olan ve Doç.Dr.Haluk Selvi'nin "1918-1923 MİLLİ MÜCADELE'DE ERZURUM" adlı Eserinden.

Eserin amacı Milli Mücadele süresince hareketliliği son derece yüksek olan Erzurum'un İstiklal Mücadelesindeki yerini ve önemini ortaya koymaktır. Bugüne kadar "Milli Mücadelede Erzurum" konusu bir bütün olarak işlenmemiş olup, çeşitli konular ele alınıp araştırılmıştır ve bu konular arasında kopukluklar bulunmaktadır. Özellikle orijinal belgelere dayanılarak bu sahadaki eksiklik giderilmeye, elden geldiği kadar konu bir bütün olarak tamamlanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın kaynakları arasında Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi, Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Cumhurbaşkanlığı Arşivinden alınan belgeler önemli yer tutmaktadır. Milli Mücadele döneminde Erzurum'da çıkan Albayrak Gazetesinin mevcut nüshaları bu konuya vazgeçilmez bir kaynak olmuştur. Ayrıca İstanbul ve Anadolu Basını'da taranmıştır. Milli Mücadele dönemine ait hatıralarda çalışmamızın önemli unsurları haline gelmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün "Büyük Nutku", Kazım Karabekir Paşa'nın "İstiklal Harbimiz'i" Cevat Dursunoğlu'nun "Milli Mücadele'de Erzurum" u, Süleyman Necati Güneri'nin "Hatıralar"ı, Vali Hamit Kapancıoğlu'nun "Defter-i Hatırat"ı, Rawlinson'un "Adventures In The Near East"u bu çalışmada faydalanılan önemli hatıralardır.

Giriş kısmında Erzurum'un tarihçesine yer verildi.

Birinci Bölüm, Erzurum'un rus işgalinden kurtarılmasından Erzurum Kongresi'ne kadar geçen dönemde şehrin durumunu ve gelişen olayları ihtiva etmektedir.

İkinci bölümde Erzurum Kongresinden Sivas Kongresi'ne kadar geçen dönem ele alınmıştır ki bu dönemde Mustafa Kemal Paşa Erzurum'dadır ve Milli Mücadele'nin temellerini burada atacaktır.

Üçüncü bölümde Sivas Kongresinden TBMM sinin açılmasına kadar geçen ara dönemde Erzurum'da geçen olaylar ele alınmıştır.

Dördüncü bölümde 1 nci TBMM döneminde Erzurum'da geçen olaylar ile Şark Harekâtı ve Bolşevizm'in şehirdeki etkileri ele almıştır.

ERZURUM'UN TARİHÇESİ:
Erzurum,çok önemli yolların düğüm noktasında bulunması ve konumunun müdafaaya elverişli olması sebebiyle, tarih boyunca, askeri ve ticari önemi ön planda olmak üzere Anadolu'nun önde gelen şehirlerinden biri olmuştur. Kafkasya ve İran'dan gelen büyük yolların Anadolu'ya açılan tek kapısını teşkil edip, ilk ve orta çağlarda doğudan Anadolu'ya girmek teşebbüsünde bulunan istila ordularına karşı Anadolu savunmasının kaderini tayin eden başlıca kale olduğundan büyük bir önem kazanmıştır.

Erzurum Şehri, kendi adını taşıyan ovanın güneydoğusunda, Palandöken Dağının dibine yaslanmıştır. Erzurum hem ovanın en büyük şehridir, hemde Doğu Anadolu'nun en büyük pazarıdır. Her şeyden önce bir geçit yeridir ve bu rolü hepsinden üstündür.İlk yüksek medeniyetlerin beşiği olan Mezopotamya'ya hayat veren Dicle ve Fırat'ın önemli kollarının Doğu Anadolu'da, Güney Kafkasyayı sulayan Aras ve Kura kaynaklarının Kuzeydoğu Anadolu'da oluşu Erzurum-Kars bölgesinin bir taraftan Ön Asya Kültür Çevresi'ne, diğer taraftan Karadeniz ve Hazar Denizlerine yakın oluşu ise Orta Asya ve Atlı Halklar (İskitler ve Türkler) kültür çevresine girmesini sağlamıştır.

Erzurum'un ilk bilinen halkı Urartular olup, bunu Hititler, Ermeniler, Medler, Persler, Partlar, Sasaniler, Bizanslılar ve Türkler takip etmişlerdir. Erzurum'un kaynaklarda ilk isimleri Karintis, Karin, Korana, Karnoi, Kalghak ve Karnoi Kağak olarak geçmektedir. Romalılar 415-422 yıllarında doğudan gelen İran saldırılarına karşı burasını güçlendirmişler ve İmparator II Theodosius'un adına izafeten Theodosiopolis adını vermişlerdir. Ovadaki Erzen (Karaz) şehri 1049 yılında Selçuklu Türkleri tarafından ele geçirilince buranın halkı Theodosiopolis şehrine sığınmışlar ve bu tarihten itibaren, bilhassa Türk idaresine geçmesinden sonra Erzen, Erzen-i Rum, daha sonrada Erzurum diye adlandırılmıştır.

Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim, 1514 yılında Safevi Hükümdarı Şah İsmaili Çaldıran'da mağlup ettikten sonra, Erzurum önlerine kadar gelmiş, fakat Osmanlılar Erzurum'a Tam manasıyla 1518 yılından sonra hakim olabilmişlerdir.

Osmanlı Devleti, rus saldırılarına karşı koymak için 1867-1874 yılları arasında Erzurum'da istihkam ve tabya inşa etti. Erzurum şehrini koruyan önemli tabyalar genelde doğuda ve geçitlere hakim noktalara kuruldu. Bunlar Ahali/Toprak, Aziziye, Mecidiye, Sütnişan/Hamidiye, Sivişli, Çobandede, Dolangez, Toy, Ağzıaçık, Toparlak, Uzun Ahmet, Tafta/Şahap Paşa ve Kargöbek tabyalarıdır. Erzurum kalesinin harap ve yeterli olmayışı sebebi ile şehrin çevresi toprak tabya ve istihkamlarla çevrildi. Şehir kaleye döndürüldü Osmanlı Devlet'inin önemli bir bölgesinde bulunan Erzurum, İkinci Meşrutiyet'in ilanında da önemli bir rol oynamıştı.

1906 yılında Erzurumluların yeni konulan şahsi vergi ve hayvanat resmî yüzünden Sultan Abdülhamit İdaresine karşı gelmeleri, Meşrutiyet'in ilan teşebbüslerinin de başlangıcı sayılabilir. 23 Temmuz 1908 de II Meşrutiyetin ilanı ile Erzurum'da da karışıklıklar yaşandı. "Padişah" ve "Meşrutiyetci" ler diye ahali ikiye bölündü. Bu nedenle Erzurum'da her türlü toplantı ve gösteriler yasaklandı. Erzurum Valisi Yusuf Paşa bu nedenle 25 Nisan 1909 da İstanbul'da idam edildi.

Birinci Dünya Savaş'ında Erzurum, daha başlangıcından itibaren rus ordularının en önemli hedefi oldu.Sarıkamış mağlubiyetinden sonra 16 Şubat 1916 da ruslar Erzurum'a girdiler. Kalenin düşmesi, Doğu Cephesindeki savaşlarda, Türkler için en ağır darbe oldu. Halk Ruslarla birlikte gelen ermenilerin katliamından kurtulmak için ordu ile birlikte Anadolu içlerine çekilmeye başladı. Yaklaşık iki yıl rus işgali altında kalan Erzurum, 12 Mart 1918 de kurtarıldığı tarihe kadar çok kötü günler yaşadı.

1 NCİ BÖLÜM:(Kurtuluştan Kongreye Erzurum)

Erzurum şehri, 12 Mart 1918 de işgalden kurtarıldıktan sonra harap bir durumda idi rus işgali ve peşinden ermenilerin şehirdeki tahribatı halkı göçe zorlanmış, nüfus onbinden üç-dört bine kadar inmişti. Şehirdeki en büyük problemler meskensizlik ve açlıktı. Şehrin kurtarılması sırasında I.Kafkas Kolordusu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa sefaleti önleyebilmek için çeşitli tedbirler almış, burada bulunan ambarların zarar görmemesi için büyük çaba harcamıştı. Doğu Cephesinde çekilen bu sıkıntı Osmanlı Devletinin içerisinde bulunduğu genel durumun bir göstergesiydi.

Uzun süren harp, halkı her bakımdan perişan etmişti. Erzurum ermeni zulmünden kurtarılmış ve biraz olsun nefes almıştı. Fakat şimdi doğuya, Sarıkamış ve Kars üzerine bir hareket başlatılacaktı ve bu hareketin üssü Erzurum olarak tespit edilmişti. Erzurum kendisi işgal acısını yaşadığından, kardeşlerini bu acıdan kurtarmak için elinden geleni yapacaktı.

Erzurum'un kurtarıldığını duyan muhacir halk geri dönmeye başlamıştı, fakat kimse eski hanelerini bulamamıştı. Ambarlar bomboştu, yiyecek yoktu, köylerde ekilip biçilecek mahsulde yoktu. Bu nedenle Dahiliye Nezareti bu durumun önüne geçebilmek için vilayetleri uyararak, Erzurum Vilayet mültecilerinin yiyecek ve iskan müsaitsizliğinden dolayı dönmelerine müsaade edilmemesini istemişti. Buna rağmen şehir aşırı göç yüzünden köyleşmiş, ölümden kurtulanlar ve göç edenler eski evlerinin harabelerinde birer ikişer oda tamir ederek içine sığınmışlardı.

Dokuzuncu Ordu Karagâhında bulunan Teftiş Heyeti 22 Mart 1918'de Dahiliye Nezaret'ine gönderdiği rapor'da, ermeniler'in Erzurum'u tamamen tahrip ettiğini, çekilirken 2500 den fazla insanı katlettiklerini, köylerin yok edildiğini katliamdan sonra hükumet işlerini yürütecek memurun dahi kalmadığını, halkın açlık içerisinde bulunduğunu anlatır. Olağanüstü şartlar altında Dahiliye Nezareti çeşitli önlemler almış ve teftiş heyetine gönderdiği talimatta, idari işlerde orduya gereken yardımın yapılmasını, mülki idareciler atanıncaya kadar gerekenin ordu tarafından yapılacağı bildirilmişti. Kayseri Mutasarrıfı Münir Bey Erzurum'a Vali olarak tayin edilmişti. Haziran ayı başında göreve başlayan Münir Bey İlk olarak vilayet işlerini düzene koymuş ve imar işlerine girişmişti. 

30 Ekim 1918 de Mondros Mütarekesinin imzalanmasıyla bölgede yeni bir durum ortaya çıkmış, Mütarekenin 7. ve 24. maddeleri Erzurum halkını büyük bir telaş ve kuşkuya sevk etmiştir. Bu maddeler Vilâyât-ı Şarkiyye'yi adeta ermenilere peşkeş çekiyordu. Açlık ve sefalet içerisinde bulunan halk için yeni bir mücadele dönemi başlıyordu. Buraların ermenilere verilmemesi için her şey yapılacaktı.

ERZURUM'DA İLK MİLLİ TEŞKİLATLANMA:

1- İstihlâsı Vatan Cemiyeti:
Erzurum'da ilk milli teşkilatlanma daha Mondros Mütarekesi imzalanmadan, Birinci Dünya Savaşının son aylarında başlamıştır. İttihat ve Terakki Fırkası Merkez-i Umûmisi, savaşın son aylarında durumun hiç de iyiye doğru gitmediğini anlamış ve Anadolu'da çeşitli vilayetlerde, her ihtimale karşı gizli teşkilat yapılanması yönünde çalışmalarda bulunmuştur. Erzurum ve Trabzon şehirleri Anadolu'ya geçen ittihatçılar için önemli merkezler olmuştur. Doğuda teşkilatlanma yönünde ilk hareket, rus işgalinden yeni kurtulmuş olan Elviye-i Selâse (Kars, Ardahan, Batum) da başlamıştı.

Mondros Mütarekesi gereğince doğudaki Türk Ordularının 1914 sınırı gerisine çekilmelerinin kabulü üzerine, sahipsiz ve sınır dışı kalan bölgenin Türk Halkı elindeki silahlarla milli kuvvetler teşkil etmiş, şehir ve kasabalarda "Milli Şûrâlar kurmuşlardı. Savaşın son aylarında Konya'da İttihat ve Terakki Okulları Müdürlüğünde bulunan Süleyman Necati Bey Erzurum'da kurulan Sultaninin başına geçmesi talebini içeren mektubu alınca bu teklifi kabul ederek, Erzurum'a giderek teşkilattaki yerini almıştır. Süleyman Necati Bey'in Erzurum'a geldiği günlerde Mondros Mütarekesi yeni imzalanmış ve bu mütarekenin 24. Maddesi Erzurum'un önde gelenlerince oraların ermenilere verileceği şeklinde değerlendirilmiştir.

Süleyman Necati Bey, Hastane Baştabibi Doktor Fuat Sabit, 3 nci Fırka Kumandanı Halid ve İsmail Hakkı Beylerle birlikte cemiyeti kurmaya karar verirler. Vali Münir Beye başvurularak, yardım isterler ancak Süleyman Necati Beyin ittihatçı olarak tanınıyor olması nedeni ile kuşku ile karşılanırlar ancak uzun uğraşlar sonunda cemiyeti kurmayı başarırlar.

2- Albayrak Gazetesi:
Albayrak Gazetesi ilk defa 14 Mart 1913 tarihinde Erzurum'da İttihat ve Terakki Fırkası tarafından yayınlanmaya başlamıştı. Erzurum Hükumet Konağı civarında Milli Kütüphane'den idare edilen gazete haftada a bazen bir bazende iki defa çıkarılmakta idi. Mütareke günlerinde Erzurum şehrinin hem fiziki hemde sosyal durumu çok kötüydü. Şehir bir harabeye dönmüş, halk perişan ve sefil bir hale düşmüştü. Bu şartlar altında bir gazete çıkarmak çok zordu. Ne bir matbaa makinesi nede gerekli harfler vardı.

Okul ve gazete için Erzurum'a gelen Süleyman Necati Bey, rusların Hınıs'ta bıraktıkları bir makineyi, Özel İdare'den satın aldı ve Taş Mağazalar karşısında Albayrak Mektebinin çatı katına yerleştirdi. Makinede ve harflerde değişiklik yaparak baskıyı sağladı. Kağıt sıkıntısı neden ile gazete yalnızca iki sayfa olarak çıkarılabiliyordu. Albayrak Gazetesi Türkçü duygu ve düşünceleri kabartacak şekilde yayın yaptı. Sadece Erzurum'un değil bütün bölgenin hakları için mücadele etti.

Her nüshasında " Vilâyât-ı Şarkiyye ermenistan olamaz" diye manşet attı. Bölgedeki ermeni zulmünü dile getirirken işgale uğrayan İzmir, Adana, Urfa, Maraş ve Antep'in dertlerine ortak oldu. İstanbul Matbuatının işgalcilere yandaş yayınlarına ta Erzurum'dan cevaplar verdi, Padişah'a ve İstanbul Hükumet'ine açık mektuplar yayınladı. Erzurum'da meydana gelen bir çok milliyetçi ayaklanmalara önayak olarak halkı yönlendirdi.

KONGRE ÖNCESİ ÖNEMLİ HADİSELER

Mondros Mütarekesinin 5. maddesinde asayiş için gerekli olan askerden fazlasının terhisi, 20.maddeninde silahların toplanarak kontrol altına alınması gerektiğini belirtiyordu. İngilizler özellikle bu maddelerin uygulanıp uygulanmadığının kontrolü için çeşitli illere kontrol subayları yerleştirdiler. Doğu Anadolu'yada ermenilere özel ilgi duyduklarından Lord Curzon'un yeğeni Albay Alfred Rawlinson'u gönderdiler.

Görevi mütarekeye aykırı bir şey olup olmadığını denetlemek idi ancak albay bağımsız bir ermenistan kurulması ve ordumuzun teslim ettiği silahların ermenilere aktarılması işini asıl görev olarak öngörüyordu. İngiliz gururu ile dolu olan Rawlinson 22 Nisan 1919 tarihinde on kadar İngiliz askeri ile Erzurum'a geldi ve geldiğinin ertesi günü Vali Münir Bey ve Kolordu Kumandan Vekili Albay Rüştü Bey ile görüştü. Onlara Sultan'ın emrini göstererek depolarda teftişlere başladı.

Kazım Karabekir Paşa'nın Kolordu Kumandanlığına atanarak Erzurum'a gelmesi Rawlinson'un hakimane tutumunu bozmuş ve bölgede hakimiyet kuramayacağını anlayınca merkezden yardım istemişti.

Mütareke gereği toplanan fazla silahların Tiflis'e gönderilmesini isteyen ingilizler silahların ermenilerin eline geçmesini hedefliyorlardı. Erzurum halkının baskısı ve Kazım Karabekir Paşanın dirayeti ile Rawlinson silahsızlanma meselesinde başarı elde edememişti.

Kazım Karabekir Paşa 3.Ordu 1.Kafkas Kolordusu Kumandanı olarak Mütarekeden önce 1918 baharında Erzurum, Erzincan ve Kars sancaklarının kurtarılmasında birinci derecede rol oynamıştı. Büyük ermenistan'ın kurulmasına karşı mücadele etmek için Erzurum'a tayinini istiyor ve bölge halkının kendisine gönülden bağlı olduğunu bildiğinden de ısrar ediyordu.

Kazım Karabekir Paşa'nın Kolordu Komutanı olarak tayini onu yakından tanıyan Erzurum Halkı için ümit verici bir olaydı. Erzurum bu kötü günlerden kurtulmak için aradığı başı bulmuştu.
Anadolu'nun hiçbir yerinde I. Dünya Savaşının dehşeti Erzurum'daki kadar görülmemiştir. Harp, göç, katliamlar, tifüs gibi çeşitli felaketler her şeyi yok etmişti.

30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesinin imzalanmasıyla bölgede yeni bir durum ortaya çıkmış, mütarekenin 7 ve 24. maddeleri Erzurum halkını büyük bir telaş ve kuşkuya sevk etmiştir. Bu maddeler Vilayet-İ Şarkıye' yi adeta Ermenilere peşkeş çekiyordu. Doğu Anadolu'da Ermenilerin büyük Haycsdan (Ermenistan) idealleri karşısında Erzurum insanı kendi üzerine düşen milli görevi yerine getirerek, 10 Mart 1919'da Vilayet-i Şarkıye-i Müdataa-i Hukuk-u milliye Cemiyetinin bir şubesini Erzurum' da açtı.

MUSTAFA KEMAL PAŞA ERZURUM'DA

İstanbul Hükumeti, İtilaf Devletlerinin baskıları sonucu, Anadolu'da asayişi sağlamak amacıyla ordu müfettişlikleri teşkil etli. Bu tasarı gereğince. Doğu Anadolu' da ki 9. Ordu Müfettişliğine Mustafa Kemal Paşa tayin edildi. Mustafa Kemal Paşa' ya verilen talimata göre, Trabzon, Erzurum, Sivas, Van Vilayetleriyle Erzincan ve Canik müstakil livalarına gereken emirleri verebileceklerdir.

Mustafa Kemal Paşa' ya verilen bu geniş talimattan da anlaşılacağı üzere, O' nun görevi yalnızca Samsun ve havalisindeki asayişsizliğe son vermenin ötesinde idi. Anadolu' ya ayak basar basmaz yapmaya başladığı işlerde bunu ortaya koymaktadır.

Mustafa Kemal Paşa 3 Temmuz 1919'da Erzurum'a geldi, ilk karşılama merasimi Erzurum'un batısında on yedi kilometre uzaklıktaki Ilıca' da yapıldı. Mustafa Kemal Paşa Erzurum'a gelişinin ertesi günü 4 Temmuz'da Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini ziyaret etti. Mustafa Kemal Paşa, 5 Temmuz 1919'da yakın arkadaşları ile bir toplantı yaptı. Toplantıya Karabekir Paşa, Rauf Bey, Eski Vali Münir Süreyya, Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Kazım Beyler katılmışlardı. Toplantıda bulunanlar, Mustafa Kemal Paşa' ya sonuna kadar yardım edeceklerine, onu lider olarak kabul ettiklerine dair söz verdiler.

ERZURUM KONGRESİ (23 TEMMUZ - 7 AĞUSTOS 1919)

Erzurum Kongresi, I. Dünya Savaşının uğursuzluğunu acımasız maddeleri ile tamamlayan Mondros Mütarekesinin (30 Ekim 1918) uygulanmaya başlandığı tarihlere rastlamaktadır. Osmanlı İmparatorluğunun imzalamak zorunda kaldığı mütarekenin 24. Maddesi: Vilâyat-ı Sittede karışıklık çıktığı takdirde, bu vilâyetlerin herhangi bir kısmının işgal hakkını İtilâf Devletleri muhafaza ederler şeklinde düzenlenmişti.

Söz konusu vilayetler: Erzurum, Van, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır ve Sivas vilayetleridir ve mütareke belgesinin İngilizce olan metninde bu vilayetler Ermeni Vilayetleri olarak ifade edilmiştir. Bu durum, öteden beri varlığı hissedilen Ermeni tehlikesini tekrar gündeme getirmiş ve meseleye yönelik duyarlılık ilk olarak kendini, İstanbul'da, Vilâyat-ı Şarkıyye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetinin kurulmasıyla göstermiştir.(Aralık 1918) Daha sonra Mart 1919 da Erzurum'da bu cemiyetin bir şubesinin açılmasıyla beraber bölgedeki teşkilatlanmanın öncülüğü yapılmış, bundan sonra Erzurum, Milli Mücadelenin temellerinin atıldığı önemli merkezlerden biri haline gelmiştir.

Şehrin Ermenilere verileceği söylentileri bir panik havası yaratmış, bu ortamda halk cemiyete sıkı sıkıya bağlanıp bölgenin ve vatanın kurtuluşu için çare yolları aramaya başlamıştır. Bu süreç içerisinde toplanan Erzurum Kongresi, savaşlar, antlaşmalar ve mücadelelerle uzayıp gelen tarih zincirinin önemli bir halkasını oluşturmuştur. Kongrenin ilk günü yapılan oylama ile Mustafa Kemal Paşa, Kongre başkanı seçilmiştir.

23 Temmuzda başlayıp, 7 Ağustosa kadar süren kongrede alınan kararlar şu şekilde özetlenebilir:

1- Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür ayrılık kabul edilemez;
2- İşgal ve müdahaleler sonucu Osmanlı Devletinin dağılması halinde millet tek vücut olarak yurdunu savunacaktır;
3- Vatanın bağımsızlığını korumaya İstanbul Hükumetinin gücü yetmediği takdirde, geçici bir hükumet kurulacaktır.
4- Bu hükumet milli kongre tarafından seçilecektir;
5- Kongre toplantıda değilse bunu Heyet-i Temsiliye üstlenecektir; 6- Kuvâ-yı Miliyeyi etken ve milli iradeyi hakim kılmak esastır;
7- Hristiyan azınlıklara siyasî hakimiyet ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez;
8- Manda ve himaye kabul edilemez;

Milli Meclisin hemen toplanmasını ve hükumet işlerinin meclis denetiminde yürütülmesini sağlamak için çalışılacaktı