17 Kasım 2008 Pazartesi

ESKİDEN ERZURUM'DA

Bir kere gördüyseniz bilirsiniz Erzurumu
Öyle bir sırt çevirmişliği vardırki zamana
Hiç değişmez sanırsınız. Şansınız olsada;
Otuzuncu yüzyılda görseniz birde durumu
Bence değişmez Erzurum, nede Erzurumlu.
Büyüdü haliyle biraz, çoğaldı her şehir gibi
Biraz eski Erzurumu anlatacağım ben şimdi.
İsterimki çevirin yolunuzu o yöne gidin görün.
Hala aynımıdır dadaş köylüsü siz karar verin.

Cumhuriyet Caddesiydi Erzurumun merkezi
Orada bulabilirdin evde olmayan herkesi.
Yoncalıktan aşağıya hızlı adım salınırdı,
'Cümhüriyet Caddesinde' bir volta alınırdı.
Havuz Başı- Çifteminare en az bir tur atılırdı.
Olmadı, Taş Mağazaları, biraz vitrin bakılırdı.
Birtek belaya çıkılırdı yukarı Gavurboğana.
Orda 'dadaş' olanı doğurmamış daha bir ana.
Trabzon lastik giyilirdi, çok nadirde kösele
Altına pençe attırmalı bir kaç sefer giy hele.
Üçüncü yamada ancak oturur kundurası ayağa
Daha fazla dayanırmı hiç bu kara kışa 'soyuğa'
Yoksa yolda kar çamur topuğuna basılırdı
Hava ülüzgar değilse, palto omza asılırdı.
'Ola oğlum' diye başlanırdı hal hatır cümlesine
Kafa bozulduysa az 'ana avrat..' alemin cümlesine
Bıyığı terleyen gençler Dadaşta okurdu afişleri,
Gerçi alt yazılı filmlerle olmazdı onların işleri.
Çınçın plakta içli türküler çalar, bir cigara yakılırdı.
Tabi üç film birden Zaferde, sessizce ara sokağa akılırdı.
Tuğla ocağında çalışmış para kazanmıştı kendisi
Okulda zordu zaten, buydu hayatın en kısa öğretisi.
Kim bilirdi o zaman yeni yeni şehirler olacağını
O tuğla ocaklarının yerini beton binalar alacağını.
İlk aşklar hep seçilmişti en yakında bir lojmandan
Belki hoş bir anı kalacaktı bu platonik aranjmandan
Koluna asılı naylonda dolaşır sokakları Lavaşçı
İncecikti, ekmekmi bilmezdin üstüste gelmeden birkaçı.
Trende ciğerci var, sofra bezi sarılı kuşkanası sepette
Tadı fena değildi ya, kimse bilmezdi neler vardı o ette.
Allah bilir biz bilmezdik günah vebal kendisine
Biz memnunduk, uygundu öğrencinin bütçesine.
Pazarlığı pek severdi tüm çarşının esnafı
Ama eğer almazsan, alırsın okkayla lafı
'Cüle cüle baci, cüle cüle gardas' der, ardından bir hışımla
'Almiyacağdın neye töhdürdün' ne derdin var gardaşımla.
Kayınbaba kaynıgil hepsi geline namahrem
Ağzından bir laf çıkmaz olacak olsa melhem
Gelde bir gör mahallede nasıl bir cenk çerçiyle
Der; 'ağlın başan topla hele düzgün bi fiyet söyle'

Kadının baş ağrısı ancak hamamda dinerdi
Sarmalar, kadayıf dolma orada mideye inerdi
Baş sımsıkı bağlanır, alından oyalı bir yazmayla
Gelsin demlik demlik çay kıtlama şeker, limonuyla
İlicede çimilir, Deli Çermik çare romatizmaya
Olmadı 'Kor Ğala' var, haydi yetiş 'Karma'ya
Semaver unutulmaz çay içmeden olurmu
Herereti çay alır yoksa heç durulurmu.

Çay kaşığı istemek cesaret ister kahveciden
Varsa tabi kahvede, sorardı sana verirken.
Biraz şaşkın bir sesle 'Sen nerelısençi gardas'
Ve bir kıtlama muhabbet açılırdı yavaş yavaş.
Çay biraz açık ama fal bakılır telvesinden
'Tezeleyimmi? ' derdi çırak bardağını alırken.

'Seher' bir vakit değildi Erzurumda, lanet olası illet
Ya görümce yapmıştır, eltimi ecep kaynanamı o şirret
Erler yokken düşülür yollara bilmiş bir kaç komşuyla
Bu iş ancak temizlenir Dağ Mehellesinde falcıyla
'Uyh seher edeeen ummiyasan, ocağın başan yığıla'
Nereye attılarsa, ev altüst edilip her tarafa bakıla.
Çocuğun olmuyorsa sebepti yine görümce
'Pağıllanırdı zaten hep' seni nerde görünce
Kocan eve gelmezse suçluydu elti, kaynana
Büyü yapıp atmışlardır, bakmalıydı heryana.
Eğer seher bulunmazsa kız kurusu kalanda.
Abdurahman Gazide kısmetler hep talanda.

Sanayi Mehleliye kömür herzaman beleşti
Geçtimi kara tren baktın hepsi raylara düştü
Çoluk çocuk kömür toplardı poşetlerle torbayla
Birazda tevziden çalınır, küçük bir arabayla
Ramazanda kapanırdı kahve, lokanta heryeri
İşleri iyi demek, Otogarda lokanta çekmişti perdeleri
Şehirde yemek yasaktır, dikilir kendini bilmez neferi,
Garda memnun lokantacı sanırsın tüm Erzurum seferi.

Murat Işık derki; siz bu anlatılanlara inanmayın
Tutki doğru hepisi, ne çıkar, bu kadarla kanmayın.
Çevirin yolunuzu az biraz duraklayın Erzurumda
Benden bir cağ kebap yiyin, soluk alın Palanda.
Belki eser kalmamıştır o aklımdaki şehirden
Size sahipsiz bir resim kalır bu anlamsız şiirden.



Murat Işık

Hiç yorum yok: