29 Kasım 2008 Cumartesi

ERZURUM'UM DADAŞ'IM



Ver elini, gezdireyim memleketimi,
Kefilim, sen de yaşayacaksın,
Sen de hemşehrim olacaksın,
Sen de tanıyacaksın Dadaş'ları...
Gel, hadi...
Her mevsim ayrı bir güzel;
Kış, Palandöken'de,
Şehir ayaklarının altında,
Kay babam kay, çık bir daha kay...
Bahar, Yunusemre'de;
Erirken karlar hertaraf nehir nehir...
Ve bağırır dolmuş muavinleri,
Şehire!..
Yaz, Havuzbaşı'ında;
Fışkırsın sular, sen seyret,
Güneş yaksın, sen havuz kenarında keyfet...
Bir de tavşan kanı çaylar geldimi önüne
Allaaahhh!... Ağasın...
Güz, her tarafında,
Ölüm misali, her kapıda...
Yeraltı çarşısıyla,
Hasırhanıyla, o meşhur camisiyle Gürcükapı'da...
Uzat elini öpeyim Ali Ağa!..
Şair Nef'i'siyle,
Üç kümbetleriyle
Ülker Hamamıyla Yenikapı'da...
Muratpaşa'sıyla,
Balıkçılarıyla,
Cıvıl cıvıl esnafıyla Erzincankapı'da...
O esrarengiz yeraltı hanıyla,
Geniş caddeleriyle İstanbulkapı'da...
Binlerce yatanıyla,
Asri Mezarlığıyla Karskapı'da...
Narmanlı'sıyla,
Heybetli kalesiyle,
Tabakhane'siyle,
Buz akan Şabakhane'siyle Tebrizkapı'da...
Ve teknolojiye meydan okuyan Demirciler'iyle
Fetih Camiiyle Kilisekapı'da...
Hani, kar yağar, dolu yağar
Korkmaz da insan,
Hele bir yağmur yağsa çıkamaz ya evinden...
Hani, ağlar ya gökgürültüsüne,
Kandıramazsın ya, elma şekeri versen,
Pamuk şekeri versen,
İftariye şekeri, horoz şekeri versen
Hoş, onlar da kalmadı ya!
Susmaz ya Dadaş bebesi...
Muhallebiyi de bilmez ki...
Güz demişken, kandırmaktan bahsetmişken
Hiç düşündün mü dost;
Neden Güz? ..
Fakir, benim memleketim...
Kandıramam kimseyi;
Kış geliyor da ondan, Güz!..
Kolay mı iki bin rakımda Kış geçirmek?!.
Neden mi sert bakışlı oluyor Dadaş'lar?
Neden mi Kış boyuna patates yiyor?
Hem de otuz sekiz çeşit yemeğini yapıyor Hasankale'li...
Yüzü soğuktan kıpkırmızı kesilen yaşlı amca
Neden mi odunun yaş olanını,
Kömürün artık olanını yüklüyor at arabasına?
Neden mi besliyor da hayvanı, kendi kesip yiyemiyor,
Satmak zorunda kalıyor?
Hele hepsinden önemlisi nedenmi milyonlarca Dadaş var
Öz memleketinden çok uzakta?
Anadolu'da, Avrupa'da, Amerika'da...
Bilmem ki, buyur sen söyle!..
Ahh, Abdurrahman Gazi'm,
Emir Şeyh Baba, Rabia Hatun'um, Nene Hatun'um,
Mahperi Hatun'um, Ahi Baba'm,
Ebu İshak Baba'm, Habib Baba'm...
Ölmediniz,
Yüreklerinde yaşıyorsunuz Dadaş'ların...
Yaşadığınız yürekler sizin hatrınıza ferah olsun!..
Varsın Dadaş'ımın bakışları sert olsun,
Yine sobası yanmasın,
Avakado'yu, Ananas'ı, Hindistan Cevizi'ni hiç görmesin,
Çocuklarımız tanımasın muhallebiyi,
Horoz şekerine yetişemesin,
Elma şekerini yiyemesin,
Pamuk şekerine para yetiremesin!..
Yatanların hatrı yeter yaşamana Dadaş'ım,
Gönüller ferah olsun!..
Bırak elimi dost, kendin gez artık memleketimi...

Abdulkadir Öğdüm