27 Aralık 2015 Pazar

ŞALGAM DOLMASI


MALZEMELER:

1 kg şalgam,
200 gram kıyma,
1 çay bardağı pirinç,
1 adet soğan,
1 çay bardağı zeytinyağı,
1 çorba kaşığı tereyağı,
1 çorba kaşığı salça,
Tuz,
Karabiber,

Birkaç diş sarımsak,
Yoğurt.

HAZIRLANIŞI:

Kıymaya soğan  rendelenip ilave edilerek, pirinç, zeytinyağı, tuz ve karabiber ile yoğrulur. Soyularak ince dilimler haline getirilerek tuzlanıp ve bir süre dinlenmeye bırakılmış şalgam dilimleri arasına köfte haline getirilmiş et yerleştirilerek tencereye dizilir. Üzerine tereyağı ile  karıştırılmış salça gezdirilerek, şalgamlar yumuşayıncaya kadar pişirilir. Sarımsaklı yoğurt dökülerek, servis yapılır.

Kaynak: Hatice Püskülcü

24 Aralık 2015 Perşembe

NEREDE O ENGİN GÖNÜLLER?

Hasta olduğumu duyunca yanına kızlarını alıp Dere Mahallesi'nden Hacıcuma'ya nefes nefese yetişirdi, Hatice halam. Hacıcuma yokuşu onun en sevmediği güzergahtı. Ağzı dili kurumuş bir haldekendini yokuşun zirvesindeki evimize atar, avluda merdiven basamaklarına serilirdi. Solumalarındaki sıklık, konuşmasını engeller, el işareti ile su isterdi.10-15 dakika sonra kendine gelir, o zalim yokuşa beddualar ederdi. Son bir gayretle 32 basamaklı merdiveni de çıkar,sofaya yanıma gelirdi.

"-Gurban olim ne oldi sene?" der,bağrına basar,başımı gözümü doya doya öperdi.

Her iki yanında birer oda bulunan bu küçücük sofa, yazın başka, kışın başka güzelliklerden nasiplendirirdi bizi. Güneye bakan penceresinde, Palandöken tüm haşmetiyle bir fon oluştururdu. Bu fonun önünde Narmanlı Camii, Çifte Minareli Medrese, Ulu Camii ve Tebriz Kapısı en ince ayrıntısına kadar resmolurdu.

Bu görünüm ve ferahlıkla daha da rahatlayan halam:

"-Çayı goyduz mi? Ağzım, dilim gurudi." uyarısını ihmal etmezdi.

Akabinde:

"-Gız bene bir leçek verin. Bu oğlanın bir üregini ölçim. Gorhti morhti mi acaba?" derdi.

İnce, taş basmalı bir namaz örtüsü getirilirdi. Beni önünde oturtur, üçgen şeklinde uzunlamasına katladığı leçeğin ortasını bana tuttururdu. Diğer ucundan da kendi tutarak, sağ dirseğini oraya koyardı. Elinin parmakları benim tuttuğum yere kadar uzanırdı. Okumaya başlardı. Okurken eşarbın üzerine uzanan elini bir yukarıya,bir aşağıya çevirirdi. Sonra bana tutturduğu yere bir ilmek atardı. Bu sefer ilmekli yere dirseğini koyar, yine aynı şekilde hareketine ve okumasına devam ederdi. Bir ilmek de oraya atardı. Birkaç tekrardan sonra leçeğin artan küçük kısmı için:

"-Canım çıha bah bu kadar gorhmuşsun." derdi.

Sonra attığı ilmekleri,okuyarak yüzüme doğru beni korkuturcasına "pat,pat" çözer,avuçladığı leçeği bir zemine, bir göğsüme;bir zemine,bir sırtıma vurarak:

-"Tavuk pinine, ürek yerine" tekerlemesiyle üçer defa tekrarlardı.

Nihayetinde açtığı eşarbı belime bağlardı. Ve bir esnemedir başlardı Hatice halamda. Gözlerinden yaşlar gelir, ağzı gerilircesine esnerdi dakikalarca. Bir bardak su,bir kesme şeker yetiştirirlerdi acele. Şekerden bir miktar ısırır, sudan yudum alırdı. Esnemesi geçtikten sonra:

 -"Gözleri çıhsın,nazar etmişler uşağıma, üregini oynatmışlar." der 

Aile halkıyla günlük sohbetlerine başlarlardı. Birkaç gün sonra hastalığım geçer, düzelirdim.

Hatice halamlar, Bican Sokak'ın girişinde soldan ikinci evde ikamet ederlerdi. Doğduğum evde. Zira babamlar,evliliklerinin ilk yılında bu evde oturmuşlar. Tek katlı, tipik bir Erzurum eviydi. Bu evin hemen karşı çaprazında Hilmi amcaların evi vardı. İki katlı bir evdi. Kapısı, sokağın genişleyen güney kısmına açılırdı. Hatırladığımca girişte küçük bir avlu vardı. Solda tahta merdivenlerle üst kata çıkılırdı. Üst katta penceresi, sokağın girişine bakan güzel, sevimli bir oda vardı. Hilmi amcayı o odada mahata oturmuş sigarasını büyük bir keyfle içerken anımsıyorum. Üzerinde nakışlar bulunan gümüş tütün tabakası, kehribar ağızlığı, kehribar tesbihi, onu tamamlayan aksesuvarlardı. Babam ve halamın beyi Kemal dedemle saatlerce bu kehribarların hakiki olup olmadıklarını tartışır, güzel ve anlamlı sohbetlerine nakış yaparlardı.

Hilmi amcayı bazen,dizlerine kadar uzayan körüklü çizmeleri ve süvari pantolonu ile görürdüm. Bakımlı bir atı vardı. Adı,"ejder"di. Başında kalpak,sokağa atıyla girişinde ürperirdik, çocuk duygularımızla.

Tıbben adını ve neden olduğunu bilmediğim, boyunda, kollarda oluşan yaraları tedavi ederdi. "Demirevi" derlerdi bu yaralara. O dönemlerde devlet memurlarının kullandığı, "sabit kalem" denilen bir tür kalemin ucunu ıslatır, yarayı daire içine alırdı. Arap harfleri ile bir şeyler yazardı dairenin etrafına. Birkaç gün sonra yara iyileşirdi. Bazen de ellerde oluşan siğilleri; bir elmayı ikiye böler, ayetler okuyarak o kısma sürer, sonra elmayı eski haline getirerek iple bağlar, kimsenin ayak basmayacağı bir yere gömmemizi isterdi.

"-Elma çürüdükçe,siğiller de yok olur." derdi. 

Gerçekten de öyle olurdu. Bu tedavinin bizzat şahidi olmuşumdur.

Yazan:Hayati Kerget

15 Aralık 2015 Salı

SALİM İLKUÇAN (1879-1937)

Albay Salim İLKUÇAN; 1879 yılında Erzurum’ da doğdu. 1899-1901 yılları arasında Harp Okulu’nda öğrenimini tamamladıktan sonra “Sahra Topçu Subayı” olarak mezun oldu. 1910 yılında Alman Ordusu’nda incelemelerde bulunmaya giden bir Askerî Heyet’e dahil olan Salim Bey, bu inceleme gezisi sırasında kendi isteği ile bir Alman balonunda uzunca bir süre uçuşa katılarak havacı olmaya karar verdi.

Havacılığa olan büyük ilgisi baskın gelerek 1912 yılında hava sınıfına geçerek, ilk havacılarımız arasına girdi. Trablusgarp Savaşı’nda Paris’ te görevli bulunduğu sırada İstanbul’dan gelen emir üzerine, 1912 yılında REP Uçak Fabrikası Okulu’nda pilotaj eğitimi görerek Fransızlar’ın 1044’üncü, Türk Havacılığının ise 6 no’ lu pilot brövesini aldı.Balkan Savaşı sırasında Yeşilköy Hava Okulunda görevliyken, Kırklareli’nde 2’nci Kolordu Komutanlığı emrinde kurulan Tayyare Bölük Komutanlığına atandı.

18 Ekim 1913 tarihinde, Kurmay Yüzbaşı Kemal Bey ile birlikte Marmara Denizini havadan aşan ilk Türk Pilotu olan Salim İLKUÇAN; Yzb. Fethi, Yzb. Sadık ve Tğm. Nuri Bey’lerin şehadeti üzerine yarım kalan Kahire uçuşunu, Rasıt Kur.Yzb. Kemal Bey’ le birlikte tamamlayarak Tunç Hava Seyahat Madalyası kazandı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi’ ne atanan Salim Bey’in görevine katılmak üzere bindiği gemi, Karadeniz’ de seyir hâlinde iken 24 Ekim 1914 tarihinde Ruslar tarafından batırılarak esir düştü ve Sibirya’da altı yıl esir kalarak, Vladivostok şehri üzerinden kaçmayı başarıp 1921 yılında yurda döndü.

22 Mart 1922 tarihinde Adana’ daki Hava Okulu Müdürlüğüne atanmış, ilk etapta 15’ e yakın küçük zabit ve sivil uçucu yetiştirmiş ve Kurtuluş Savaşı yıllarında pilot ihtiyacının giderilmesinde büyük katkılarda bulunmuştur. 1923 yılı içerisinde İzmir’ in kurtuluşundan sonra Seydiköy’ de 30 mevcutlu uçucu subay öğrenci ile buradaki Tayyare Mektebi’nin Müdürlüğünü yapmıştır. 1924 yılında 1’inci Şube Müdürlüğüne, daha sonra da 2’nci Ordu Tayyare Mütehassıslığına atanmıştır. 1926 yılı Aralık ayında Türk Tayyare Cemiyeti tarafından kurulan Yeşilköy Uçak Makinist Okulu’ nda ve daha sonra Eskişehir Hava Okullar Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur.

Albay rütbesinde iken 20 Temmuz 1937’ de emekli olan ve 4 Aralık 1937 tarihinde de vefat eden Albay Salim İLKUÇAN, Hava Seyahat Madalyası’ nın yanında, Birinci Dünya Savaşı sonunda verilen Harp Madalyası ve Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği başarılardan dolayı da İstiklal Madalyası ile taltif edilmiştir.

Kaynak:http://www.hvkk.tsk.tr/

26 Kasım 2015 Perşembe

ADEM BELİR (1988----)

Adem Belir; 8 Temmuz 1988 Tarihinde Erzurum’da doğdu, eğitimini Erzurum’da tamamlayarak, Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümünden mezun oldu.

Lise  yıllarından beri atletizmle uğraşan Adem Belir; 2002 - 2005 yılları arasında 800, 1500 ve 2000 metrelerde engelli koşu kategorilerinde Asya Oyunları, Türkiye, Balkan ve Dünya Şampiyonlukları kazandı.

2005 yılında İtalya'da düzenlenen Olimpik Gençlik Oyunlarında 2000 metre  engelli koşu birinciliği. 2006 yılında 6000 metre Gençler Kategorisi Avrupa Kros Seçmelerinde Türkiye Birinciliği, 2006 yılında İspanya'nın Cacares kentinde düzenlenen Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası Kros Yarışması'nda genç erkekler üçüncülüğü, 2007 yılı  Mayıs ayında yapılan Avrupa Gençler Şampiyonasında 3000 metrede   8 dakika 55 saniyelik rekoru ve 2007 yılı Haziran ayında Bosna Hersek'te düzenlenen Uluslararası Dostluk Turnuvası  birinciliği ile Ülkemizi  ve Erzurum’u  gururlandırdı.

12 Kasım 2015 Perşembe

MAHMUT YILMAZ (1956----)

Mahmut Yılmaz 1956 yılında Erzurum’a bağlı Aşkale ilçesi, Çay köyünde doğdu. İlkokulu Çay Köyünde, Ortaokulu Kandilli ve Aşkale’de okuyarak askere gitti. Askerlik  dönüşü   Toprak Mahsulleri Ofisinde memur olarak çalışmaya başladı. Çalışarak nafakasının temin etmenin yanında yarım kalan eğitimini tamamlayarak 1988 yılında liseyi, 1993 yılında ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.

1998 yılında “Yaz kuşları” 2000 yılında  “Öksüz Büyüdü Sevda” ve 2009 yılına  “Muhalif” isimli şiir kitapları yayınlanan  Mahmut Yılmaz ayni zamanda avukatlık yapmaktadır.   

GELİRKEN BİRAZ ERZURUM GETİR

Gelirken biraz Erzurum getir,
Sarı şiltesine bürünsün soğuk.
Kerpiç bir binanın penceresinden,
Mavi beyaz öyküler aksın,
Biraz hasret biraz soluk,
Gelirken biraz Erzurum getir.

Biraz espiri kat Naim hocadan,
Kara Fatma’dan, Hatun Bacıdan,
Kuşluktan, ikindiden, geceden,
Horasan’dan, İspir’den,  Ilıca’dan,
Gelirken biraz Erzurum getir.

Göç, göç olsun, göçler yola dizilsin.
Huma Kuşu yükseklerden seslensin.
Mor tarlalar kar suyundan beslensin.
Palandöken dolunaya yaslansın.
Palandöken sevdasıyla ıslansın.
Gelirken biraz Erzurum getir.

Göğermiş civil peynir hüzünden,
Kayak mevsiminden, kar denizinden,
Şöyle adam gibi özünden,
Verildi mi dönülmeyen sözünden,
Tandır sıcağından, mangal közünden,
Gözlerinde sarı tütün izinden,
Getir işte bizi bizden,
Gelirken biraz Erzurum getir.

İster yazı getir, istersen kışı,
Cağ kebabı, su böreği, ayran aşı,
Tesbih getir Oltu taşı,
Dadaşı, Mükerrem Kemertaş’ı,
Gavurboğan,  Havuzbaşı,
İstersen birazda göz yaşı getir.
Gelirken biraz Erzurum getir.

Çoğu orda kalsın, azını getir.
Çifte Minareden ezanı, ezanı.
Sobada kaynayan kazanı getir.
Buz kaymasını, kar ayazını,
Arif’in inleyen sazını getir.
İster serin olsun isterse yaksın
Bir türlü gelmeyen yazını getir.
Gelirken biraz Erzurum getir.

Heybene akşamın serinliğini koy.
Sıra dağlarını boy, boy.
Ne bey, ne ağa, ne soy.
Kasaba, kasaba, köy, köy,
Kahvede geçmişin yarenliğini,
Bilge sohbetlerin derinliğini,
Uzun gecelerin karanlığını,
Yağmuru, tipiyi, boranı getir.
Gelirken biraz Erzurum getir.

Caddeden aşağı inince hani,
Gürcü Kapı, Mumcu;  Palıt Meydanı,
Biraz, biraz getir, azıcık yani.
Birazcık Reyhani, biraz Sümmani,
Dağlar arasından ummanı getir.
Gelirken biraz Erzurum getir.

İnişi olmayan kaleyi getir.
Tortumdan şelaleyi,
Horasan’ı, Tekman’ı, Aşkale’yi,
Hınıs’ı, Olur’u, Hasankale’yi,
Davulu,  zurnayı, barı, halayı,
Velhasıl toplada sılayı getir.
Gelirken biraz Erzurum getir.

Yalancı baharın şaşkın misali,
Kop’un yamacında eşkın misali,
Dumlu Deresinde taşkın misali,
Emrah’tan fışkıran aşkın misali,
Nef’i den yayılan irfanı getir.
Gelirken biraz Erzurum getir.

Havayı da deli gönül havayı,
Getir gök yüzünden yıldızı, ayı,
Yanık türküleri, uzun havayı,
İbrahim Hakkı’dan davayı getir.
Gelirken biraz Erzurum getir.

Sevda gibi sevdim doluyam boş değilem,
Hoş değilem nahoşum, hoş değilem,
Gönül yorgunuyum sarhoş değilem,
Uykudan uyanmış bir hoş değilem,
Gidemem kuş değilem,  getir önünde eğilem.
Gelirken biraz Erzurum getir.

Dede’nin hayali küçük bir evdi,
Lakin içindeki koca bir devdi,
Yıllar, yıllar önce birini sevdi.
Olmadı sonunda gurbete indi,
Ne onu unuttu, nede bekledi,
Yalnızlık, yoksulluk dedenin derdi,
Söylemek isterdi elbette kendi,
Hep sustu, bir türlü söyleyemedi.
Neylersin geç kaldık ömür tükendi,
Asri mezarlıktan yerini getir.


Mahmut Yılmaz

22 Ekim 2015 Perşembe

SABRİ ŞEKİP AKALIN (1910-1976)

Sabri Şekip Akalın; 1910 yılında Erzurum Cedid Mahallesinde dünyaya geldi. Osmanlı-Rus Savaşı sırasında ailesi  Erzurum’dan göçtüğü için, orta ve liseyi Ankara’da okuyarak İstanbul Teknik Üniversitesine kaydoldu ve buradaki eğitimini 1934 yılında tamamlayarak, Mühendislik Fakültesinin Mimarlık Bölümünden  mezun oldu. Ayni yıl Bayındırlık Bakanlığında göreve başladı.

1935 yılında Ankara Tren İstasyon Binası  (Gar) yapımı gündeme geldiğinde ve Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bina Muhakkak bir Türk Mimar tarafından yapılmalıdır!” talimatı üzerine görev genç bayındırlık mühendisi  Sabri Şekip Akalın’ın önüne geldi. 

Hazırlık aşamasında Sabri Şekip bey Avrupa’ya, özelliklede Almanya’ya  gönderilerek, emsal binaları inceleme fırsatı buldu. Avrupa dönüşünde, tasarladığı projenin 4 Mart 1935 günü  temeli atılarak, 30 Ekim 1937 tarihinde tamamlandı.  

1934-1940 yılları arası Bayındırlık Bakanlığında, 1940-1952 yılları arası TCDD Genel Müdürlüğünde mühendis ve yönetici olarak görev yaptıktan sonra 1960-1966 yılları arası PTT ve TCDD yönetim Kurulu üyeliği yapan Sabri Şekip Akalın ayrıca Cumhuriyet Eserleri olarak;  Ulus’taki PTT telefon santralini, Erzurum Öğrenci Yurdunu, Atatürk Orman Çiftliği Karakolunu, birçok semtlerdeki   PTT binalarını genç cumhuriyete hediye ederek, İstanbul, Eskişehir ve Sivas’ta PTT binalarına imza attı.

Bugün bile dimdik ayakta duran eserleri ülkemize kazandıran Sabri Şekip Akalın;  1976 yılında hayatını kaybetti.

19 Ekim 2015 Pazartesi

HACIBEKİR KÖPRÜSÜ

Hacıbekir Köprüsü; Aşkale ilçesine 25 km. mesafede bulunan, Hacı Bekir Köyünde ve Hacı Bekir Hanının yanında yer almaktadır.

Yer, yer yıkık durumda iken son yıllarda restore edilen köprü, mimari yapısından, yöredeki diğer Osmanlı eserleri gibi Yavuz Sultan Selim’in Safevi seferi öncesi inşa edildiği anlaşılmaktadır.

FATİH CAMİİ

Erzurum  Kilise Kapısında Demirciler Çarşısında bulunmaktadır. Kitabesi mevcut olmadığından yapım tarihi net bilinmemekle beraber 16 ncı yüzyılda inşa edilmiş Ermeni Ortodoks kilisesi olduğu söylenmektedir.

Dikdörtgen planlı olan yapı, uzun yıllar demirciler çarşısında depo olarak kullanıldıktan sonra 1998 yılında onarılarak camiye çevrilmiştir.


OLUR HOŞNAVAZ KİLİSESİ

Hoşnavaz Kilisesi Olur ilçesine bağlı Yeşilbağlar Mahallesinde bulunmaktadır. Haç planlı ve ortasında küçük bir kubbe olduğu tahmin edilen kilise batı-doğu eksenlidir ve apsisi doğuya bakar.


Uzun yıllardır kullanılmayan ve bakımsız kalan kilise zaman içerisinde yıkıntıya dönmüş ve yalnızca iki duvarı ayakta kalabilmiştir.

28 Eylül 2015 Pazartesi

UMUDUM BABA KABRİ

Umudum Köyü Camii ve Umudum Baba Kabri; Erzurum'un kuzeyinde, şehir merkezine 16 kilometre mesafedeki Umudum köyünde bulunmaktadır. 1500 lü yıllarda kendisi tarafından yaptırılmış olan  Köy Camiine 1550 yılında vefat ettiğinde  defnedildiği bilinmektedir.

Camide sağ taraf boyunca on bir adet kabir mevcut olup, minberin sağ yanındaki birinci mezar Umudum baba, yanındaki oğlu Halil Halveti, üçüncü mezar hanımına diğer yedi mezarda mürit ve aile fertlerine, on birinci mezarında Bağdatlı Hasan baba adında bir zata ait olduğu rivayet edilmektedir.

Tarihçi Abdurrahim Şerif Beygu burası hakkında şu bilgileri vermektedir.

”Umudum Baba adında bir Türk büyüğü buraya gelip yerleşmiş ve burada ölmüştür. Köyde bunun adını almıştır. Hüseyni defterinde: Umudum köyünün Umudum baba vakfiyesine vakf edildiğini gösterir”.  

HACI AHMET BABA TÜRBESİ

Hacı Ahmet Baba Türbesi; Erzurum  Merkez ilçesine bağlı olan ve Erzurum’a 21 km uzaklıkta bulunan Kümbet Köyündedir. Türbede halk tarafından çeşitli manevi değerler ve mucizeler yüklenen Hacı Ahmet Baba’nın meftun bulunduğu rivayet edilmektedir. Kümbet Köyü adını bu türbeden almıştır.


Türbenin kitabesi bulunmadığı için ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. 2001 yılında Hacı Ahmet Kangı tarafından restore ettirilmiştir.

YIKILGAN KÖPRÜSÜ


Yıkılgan Köprüsü; Deveboynu sırtlarında  Yıkılgan köyü  sınırları içerisinde eski Erzurum-Pasinler yolu üzerinde bulunmaktadır.

Kitabeleri olmayan köprünün; 1800 lü yılların sonunda yapıldığı bilinmektedir. E- 80 Uluslararası Karayolu'nun yapılmasıyla birlikte Yıkılgan Köprüsü'nün ve güzergâhının önemini kaybetmesi üzerine köprünün sahipsizliğe terk edildiği ve  yıkılmaya yüz tuttuğu görülmektedir.

 

HAHULİ MANASTIRI VE KİLİSESİ

Hahuli Manastırı ve Kilisesi;  Erzurum’un, Tortum İlçesi, Bağbaşı Köyü’ndedir. Bir ana kilise, 10 şapel ve manastır ile ek yapılardan meydana gelmiştir. Tao hükümdarı III. Davit (Kurapalati) tarafından, 978-1001 yılları arasında inşa ettirildiği ve bütün yapıların 10 ncu yüzyılda tamamlanarak, kilisesinin Meryem Ana’ya adandığı bilinmektedir.

Manastırın ana kilisesi olan Hahuli Kilisesi, kubbeli bir yapıdır, kare planlı orta mekan, doğuda apsis duvarlarına, batıda iki serbest destek üzerine oturan 25 m. yüksekliğindeki kubbe ile örtülüdür. Merkezi mekan dört yönde, haç kollarıyla genişletilmiştir. Kilise zengin duvar resimleri ve taş süslemeleri ile donatılmış olup, resimlerin ve süslemelerin bazıları günümüze kadar ulaşmıştır.

Ana kilisenin avlusunda, biri ana kilisenin güneyinde diğeri kuzeyinde bulunan tek nefli iki şapel bugün de büyük ölçüde ayaktadır. Biri ana kilisenin güneyinde, diğeri güneydoğusunda bulunan tek nefli iki küçük şapel ise, tamamen yıkılmıştır. Manastırın surlarının dışında, güneydoğu tarafında, derenin sağ kıyısında bulunan tek nefli şapel, büyük ölçüde ayaktayken, ana kilisenin batısında yer alan şapel ise yıkılmıştır. Manastırın surlarının dışında, güneybatısında bir başka şapel bugün büyük ölçüde ayaktadır.

1556 tarihinde camiye çevrilen kilise, Rus işgali sırasında kısa bir süreliğine kilise olarak kullanılmış; Rusların çekilmesinden sonra tekrar cami olmuştur. 1981 yılında TC. Kültür Bakanlığı tarafından tescil edilerek korunması gereken taşınmaz kültür varlıkları arasına alınmıştır.

Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

GAZİ ORTAOKULU


Gazi Ortaokulu 1928 yılında Cumhuriyet binaları kapsamında okul olarak yapılmış ve Atatürk’e atfen Gazi ismi verilmiştir.  Bu üç katlı taş binada eğitim öğretime 1990 yılına kadar devam edilmiş ancak ne yazık ki bina daha sonra yıkılmıştır. 

OLTU SELÇUKLU HAMAMI

Selçuklu Hamamı; Oltu Kalesinin doğu eteğinde ve Oltu Çayının kenarında bulunmaktadır. 

Selçuklulardan önce ve Sakalar zamanından kalma olduğu rivayet edilen hamamın  çok az bir bölümü sağlam kalmış, geçtiğimiz günlerde ise kubbesi de çökmüştür.


15 Ağustos 2015 Cumartesi

ŞENYURT KALESİ

Şenyurt Kalesi; Erzurum’un 40 km. kuzeydoğusunda merkez ilçeye bağlı Şenyurt Köyü’nün sınırları içerisinde bulunmaktadır. Kalenin rakımı 2169 m. olup tarihi Erzurum-Tortum yolunu kontrol altında tutmaktadır.

Gürcü Hükümdarı Memaroz döneminden inşa edilen Kale üç küçük tepecik üzerine kurulmuştur. Bu tepeciklerden batı uçta olanın sur duvarlarının bir kısmı günümüzde ayakta kalmayı başarmıştır.



Kale iki surlu olup iç kale olarak adlandırdığımız kısmında mimari kalıntı izleri görülmektedir.

Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

KUŞLUCA KALESİ

Kuşluca Kalesi; Karaçoban Kuşluca Köyü sınırları içerisindedir. 

Kale iki katlı sur duvarları ile çevrilidir. Kalenin girişi güneybatıda yer almaktadır. 

Kalenin içinde mimari kalıntılar bulunmaktadır. Kalıntılar incelendiğinde, Demir Çağı’nda inşa edildiği ve Ortaçağ’da, Bizans döneminde ise ilaveler yapıldığı izlenmektedir.

Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

İSPİR CANKURTARAN KALESİ


İspir’e 13 km. uzaklıktaki Cankurtaran Köyü’nün yaklaşık 2 km. kuzeybatısındadır. Kale aynı zamanda Karahan Kalesi’ne de yakındır. Çevreye tamamen hakim durumda olan kaleden maalesef geriye pek bir şey kalmamıştır, yalnızca bir kaç duvar yıkıntısı bulunmaktadır. Kaleden çok bir gözetleme kulesi olduğu izlenimini vermektedir.

Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

İSPİR KARAKALE KALESİ

İspir’e 45 km. uzaklıktaki Karakale Köyü’nün yaklaşık 3 km. kuzeybatısındadır. Çevreye bütünüyle hakim bir konumda yer alan kale Ortacağdan kalma bir karakol kalesidir ve 100 metrelik bir  tepe üzerine kurulmuştur.

Kale aşırı derecede tahrip olduğundan dolayı özelliğini kaybetmiştir.

Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

20 Temmuz 2015 Pazartesi

İSPİR İYİDERE KALESİ

İspir’e 23 km. uzaklıktaki İyidere Köyü’nün yaklaşık 1.5 km. güneydoğusundadır. Çevreye tamamen hakim bir konumda olan kale oldukça yüksek bir ana kaya kütlesi üzerinde yer almaktadır.

Kalenin hemen kuzeyinden köyle aynı ismi taşıyan bir dere akmaktadır. Duvar örgüsü kalenin her tarafında tamamen yok olmakla beraber güney tarafında ancak zeminde temele paralel kısım  sağlam kalmıştır.

Kuru duvar örgü sistemi ile oluşturulan kalenin  Ortaçağ’dan daha önceki bir döneme ait olduğu anlaşılmaktadır.

Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.


LALELİ KALESİ

Laleli Kalesi; İspir’in 50 km. güneybatısında, Pazaryolu’nun ise 30 km. batısında yer almaktadır, Laleli Köyü’nün 2 km. kuzeydoğusundadır.

Çoruh Nehri kalenin, kuzeybatısından gelerek güneydoğusunu dolaşmaktadır, kalenin kuzeyinden İspir-Bayburt karayolu geçmektedir. Kale üzerinde yer aldığı ovaya hâkim bir konumdadır.

Kalenin kuzeyinde moloz taş örgü sistemi ile oluşturulan Ortaçağ’a ait duvarları, büyük oranda tahrip olmakla beraber
ancak zemine yakın kısımlar sağlam kalmıştır.

Kalede yapılan ilk incelemelerde bol miktarda Ortaçağ’dan başlayıp Erken Demir Çağı’na kadar uzanan keramiklere rastlanmıştır.

Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

DELLAL KAYA BASAMAKLI SU TÜNELİ

Dellal Kaya Basamaklı Su Tüneli; Horasan’ın 17 km. doğusunda bulunan Dellal Geçidi’nde, Horasan Yazılıtaşının yakınında yer almaktadır.

Urartu Dönemine ait olan bu eser; üst seviyedeki su kaynağından, su kaybı yaşamadan basamaklarla alt yatağa su taşınması için tasarlanmıştır. Ana kayanın üst kesiminden başlayan su taşıma basamakları aşağıda bulunan su yatağına kadar devam etmektedir.

Kaçak kazılar sonucu kısmen tahrip edilmesine rağmen varlığını günümüze kadar korumuştur.

Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

İSPİR KARAHAN KALESİ


Ortaçağ kalesidir. İspir’in 52 km. güneybatısında, Karahan Köyü'nün 3 km. kuzeydoğusunda, Kaçkar Dağları ile Çoruh Vadisine hakim sarp bir tepe üzerinde kurulmuştur. Sal taşı diye tabir edilen, muntazam olmayan taşlarla inşa edilmiştir

Kale harçsız toprak ve çakıl dolgulu 2 metre kalınlığında dış duvarlarla çevrilidir.

Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

HORASAN YAZILITAŞ KÖYÜ YAZITI


Yazılıtaş Köyü Yazıtı; Horasan İlçesi’nin 34 km. kuzeydoğusunda yer alan Yazılıtaş Köyü’nün sınırları içerisinde, sarp bir kayalık üzerindedir. Yazıt, yerden 3 metre kadar yukarıda kayanın güney yönü tıraşlanarak oluşturulan dikdörtgen bir çerçeve içerisine  yazılmıştır.

Urartu kralı Menua Dönemi’ne ait olup yazıt Urartu tanrılarından Haldi’ye methiye niteliğindedir. Yazıt şu cümle ile son bulur:

“Her kim bu yazıtı tahrip ederse, her kim suç işlerse, her kim bir başkasına yaptırırsa, her kim değişik bir şey söylerse, ben yaptım derse, Tanrı Haldi, Tanrı Teišeba, Tanrı Šivini ve bütün tanrılar onu gün ışığından yoksun etsin.”

Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

14 Haziran 2015 Pazar

TORTUM KAPIKAYA KALELERİ

Tortum Kapıkaya Köyünün 1 km.kuzeyinde ve 2 km. güneyinde yer alan iki kale bulunmakta ve kalelerin Urartu Döneminde, iki kale arasında bulunan göleti korumak amaçlı yapıldığı düşünülmektedir.
Kapıkaya Köyünün kuzeyinde bulunan kalenin 5 metreyi bulan duvarları günümüze ulaşmıştır. Güneyinde bulunan kalenin ise duvarları yıkılmış ve yığın halinde bulunmaktadır.


Her iki kalenin inşasında kaba taş kullanılmış ve yapı özellikleri Demir Çağında inşa edildiğini göstermektedir.


Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

KAMBUROĞLU HANI

Gölbaşı semtinde, Köse Ömer Ağa Mahallesindedir, giriş kapısı üzerinde bulunan kitabesinde 1906 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Han, uzun dikdörtgen bir avlunun iki yanına dizilmiş 21 dükkandan oluşmaktadır. İnşasında  kesme taş ve yer yer moloz taş kullanılmıştır.

Geçirdiği bir yangın sonucu hanın  üst örtüsü tamamen yok olmuştur. Günümüzde harap ve bakımsız olan handa mobilyacılar faaliyet göstermektedir.

TOPARLAK BABA TÜRBESİ

Toparlak Baba Türbesi; ismini verdiği Erzurum Merkez Toparlak Köyünde  bulunmaktadır. Türbede 1500 lü yıllarda Horasan’dan yöreye gelerek buraya yerleşen ve asıl adı Şeyh-î Zûrvans olan zatın yattığı bilinmektedir. Fiziki yapısı kısa ve şişman olduğu için bu zatın zamanla asıl ismi unutularak Toparlak Baba dendiği rivayet edilir.

TERS LALE

Dünyadaki nadir bitkilerden olan ve sadece Erzurum'un Karayazı ilçesinde yetişen 'Ters Lale' (Fritillaria Micholovskyi); soğanlı bir bitkidir ve kar topraktan kalkar kalmaz karın arkasından çiçek açar.

Genellikle Şubat sonu ve Mart ayı başlarında sürgün veren Fritillaria Micholovskyi; Soğuk mevsim bitkisidir, sıfırın altındaki derecelerde yaprakları donarak ölmüş görünürler ama güneşi görünce tekrar normale dönüp gelişimlerine devam ederler.

Ters laleler genellikle sarı ve turuncu renklidir. Boyları  bir metrenin üzerine çıkabilir ve senede sadece mart-nisan ayları arasında bir kere açarlar. Üretimi daha çok tohumla yapılır. Soğanlı bitki oldukları için soğanın belli bir olgunluğa ulaşmasıyla bitkide çiçeklenme görülür.


Ters laleler günümüzde tıp alanında ve bahçe dekorasyonunda kullanılmaktadır. Son yıllarda ticari önemi artmıştır.

BALIKLI GÖLÜ

Erzurum Merkeze 15 kilometre, Ilıcaya ise 7 kilometre uzaklıkta, Söğütlü Köyü sınırları içerisinde bulunan Balıklı Göl; günümüzde mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

Gölde bulunan balıklar yöre halkınca kutsal sayılır ve hiç kimse bu gölden balık tutmaz. Göldeki balıkların her birinin muhtelif yerleri yanık gibidir, yanıkların gölden yakalanan balıkların tavada kızartılmak istenmesi sonucu oluştuğuna inanılır.

MURAT KÖPRÜSÜ

Erzurum’da şehir içinde, Murat Suyu üzerinde bulunan köprü Narmanlı ve Sıvırcık mahallelerini birbirine bağlamaktaydı. Sultan IV.Murat zamanında (1623-1640) kesme taştan ve tek kemerli olarak yaptırılan köprü Tebriz Kapısı'nın güneydoğusunda ve Narmanlı Camii'nin güneyinde bulunmaktaydı.

1960 lı yıllarda Erzurum’da gerçekleştirilen kanalizasyon çalışmalarında belediyece Fil Köprüsü gibi, bu köprünün de üzeri maalesef kapatılarak yok edilmiştir.

11 Mayıs 2015 Pazartesi

HINIS KANYONU


Hınıs İlçesinin Bahçe Mahallesi ile Kayabaşı Mahalleleri arasında bulunan ve Bahçe Mahallesi ile Sarılı Mahallelerini ilçe merkezinden ayıran Hınıs Kanyonu; Riviera ve tekne tipi kanyon özelliklerini bir arada bulundurarak dünyanın bozulmamış ve bakir kalan kanyonlarından biridir.

Hınıs’ın her iki tarafından geçmekte olan Hınıs Çayı kolları üzerinde bulunan Hınıs Kanyonu eşsiz güzelliğiyle göz kamaştırmaktadır.

10 Mayıs 2015 Pazar

ERENCE KÖYÜ SEYYİD ÖMER HALİL TÜRBE VE CAMİSİ

Seyyid Ömer Halil Türbe ve Camisi; Hınıs'ta Erence Köyündedir. Hazreti Peygamberin sakası (su taşıyıcısı) olan Seyyid Ömer Halil Hazretleri'ne ait olduğuna inanılır.  

Seyyid Ömer Halil; 615 yılında, Hz. Osman döneminde İslam ordularıyla ve Erzurum’da meftun bulunan Abdurrahman Gazi ile birlikte yöreye gelmiştir.

Cami ve türbenin kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir.

HINIS ZIRNAK KALESİ VE KÜMBETİ

Zırnak Kalesi; Hınıs’ın 25 kilometre doğusunda Zırnak mevkiindedir. Selçuklular döneminde, 1734 yılında Selçuklu Muş Beylerinden Alaaddin Bey tarafından  inşa ettirilmiştir.

iki katlı surlarla çevrilidir ve kale içinde ayni adı taşıyan bir de  kümbet bulunmaktadır. Kale ve kümbetten günümüze ancak yıkıntılar ve duvar kalıntıları ulaşmıştır.


Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

PIRTIN ( Güllüdere ) KALESİ (Höyüğü)

Aşkele’nin güneydoğu yönünde, Güllüdere köyünün 3 km. kuzeyindedir. Halk tarafından kale olarak adlandırılsa da aslında bir höyüktür. 

Eski çağdan kalma höyük üzerine orta çağda gözetleme kuleleri eklenerek kale olarak kullanılmıştır.

Boru hattı geçirilmesi nedeni ile yapılan  kazıda seramik parçaları ile iskelet kalıntılarına rastlanmıştır. Birinci katmanda karşılaşılan iskeletler eski çağ, ikinci katmanda bulunan iskeletler ise demir çağa aittir.


Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

ÇAĞDARIÇ (Küçükgeçit) KALESİ

Aşkale’ye doğu yönde 7 km. mesafede, Karasu nehrinin kıyısında bulunur ve  sarp kayalık görünümündedir. Kayıtlarda, 1586  yılında, III. Murat zamanında; bu kalenin yapıldığı, kale yanında birde tarihi köprünün bulunduğu ve Serçeme çayının taşması sonucu bu köprünün yıkılıp kaybolduğu anlaşılmaktadır.

Kale etrafında bulunan mağaraların kale içine çıkılabilen birer kapı görevi yaptığı sanılmaktadır.


Kaynak-Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Md.

ÇÖĞENDER KÖPRÜSÜ

Çöğender Köprüsü; Erzurum’a 26 kilometre,  Pasinler’e 12 kilometre  mesafedeki Pasinler'in  Çöğender köyünde bulunmaktadır.

Köprünün kitabesi kaybolmuş olup, köyün kurucusu olan Çöğender Baba tarafından 1400 lü yıllarda yaptırıldığı rivayet edilmektedir.


9 Nisan 2015 Perşembe

AŞKALE TUZLASI

Aşkale ilçesinde Şıhveren Köyü ile Sarıbaba Köyü arasında bir zamanlar var olan  Aşkale Tuzlası, bir kaynak tuzlasıydı.  İlçe merkezine  3 km mesafede, Karasu vadisinde  bulunurdu, ta ki bölgede yapılan HES barajı altında kayboluncaya kadar.

Tuzlu su kaynağı,  tuzlanın güneyindeki tepenin dibinde çıkardı, debisi 1.5 litre/saniye, tuzluluk oranı ise 12 Bome idi.(1metre küp suda/105 kg tuz). Toplam 123 tuz oluşturma havuzu bulunmaktaydı.

Aşkale tuzlası; Geçtiğimiz yüz yılda İnhisar İdaresince, 1941-1992 yılları arasında Tekel Tuz Sanayi tarafından, 1999 yılına kadar Özel İdarece işletilmiş, Eylül 1999 da ise özelleştirilmişti.

Günümüzde ise baraj suyuna karışan tuzlu suyu ile herhalde balıklara lezzet katacak ve Erzurum'da kaybettiğimiz bir çok değer gibi Aşkale tuzlası da sadece hayallerimizde yaşayacaktır.

Fotoğraf:facebook "
Aşkale Grubundan" Celal Dilsiz

ERZURUM KÖMÜR VE TERMAL SULARI

KÖMÜR

İspir- Karahan, İspir-Bizdenkaç Köy, İspir Kenasor, Aşkale- Kükürtlü, Aşkale Yukarı Susuz, Aşkale-Saltaşı, Aşkale-Kavurmaçukuru, Aşkale-Kandilli, Ovacık, Ovacık-Kuzgun, Oltu-Sütkans, Oltu-Balkaya, Oltu-Karakütük, Oltu-Şahmi, Oltu-Libsek, Oltu-İğdeli, Oltu-Ezinsor, Hınıs- Zırnak, Horasan- Aliçeyrek, Pasinler-Pekecik, Tortum-Karakaya, bölgelerinde zengin linyit yatakları bulunmaktadır.

TERMAL SULAR

AZİZİYE (ILICA) TERMAL SUYU
Bir fay kırığından çıkan 38°C sıcaklık ve 25 lt/sn’lik debisiyle eski suyun yanısıra yapılan sondajlarla,  ayni sıcaklıkta ve 60 lt/sn debisi olan yeni bir damar bulunmuştur. Suyun hizmete sunumu için tarihi binalar yok edilerek, modern tesisler yapılmıştır.  

PASİNLER (HASANKALE) TERMAL SUYU
Pasinler termal suları, 40-43 °C sıcaklık ve 325 lt/sn’lik debiye sahiptir. Osmanlı dönemimden kalma tarihi binalar yok edilerek, yeni tesisler yapılmıştır.

KÖPRÜKÖY TERMAL SUYU
Deli Çermik diye de adlandırılan tesis ve çıkan su 27 °C sıcaklık ve 30 lt/sn debiye sahiptir.

UZUNAHMET (HAMAMDERESİ) TERMAL SUYU
Eskiden bir fay çatlağından çıkan su 30 °C sıcaklık ve 22 lt/sn debiye sahipken yapılan yeni sondaj ile 750 metre derinlikte  ve 50 °C sıcaklıkta,  50 litre/saniye debisi olan yeni bir damara ulaşılmıştır. Termal su çevresinde tesis bulunmamaktadır.  

AKDAĞ TERMAL SUYU

Akdağ suyu; 30 C sıcaklık ve 5 lt/sn debiye sahiptir. Bölgede iptidai bir tesis halen kullanılmaktadır.

ARZUTİ TERMAL SUYU

31 °C sıcaklık ve 5 lt/sn debiye sahiptir, derme çatma bir bina ile yöre halkına hizmet etmektedir.

KÖSE MEHMET TERMAL SUYU
25 °C sıcaklık ve 10 lt/sn debiye sahiptir. Sondaj 2010 yılında yapılmıştır ve her hangi bir bina ve tesise sahip değildir.

ÇAT-HÖLENK TERMAL SUYU
40 °C sıcaklık ve 32 lt/sn debiye sahiptir, çevresinde tesis ve herhangi bir bina yoktur.

OLUR TERMAL SUYU
38 °C sıcaklık ve 5 lt/sn debiye sahip olan Olur Termal suyu ilkel bir havuz ve derme çatma yapılara sahiptir.

TEKMAN-ÇİMENÖZÜ TERMAL SUYU
56  °C sıcaklık ve 14lt/sn debiye sahiptir. Çevresinde birkaç ilkel bina bulunmakta, su açık ve ilkel bir havuza birikmektedir.

TEKMAN-MEMAN TERMAL SUYU

45 °C sıcaklık ve 2 lt/sn debiye sahip su ile ilkel binalar ve havuz ile hizmet vermektedir.
TEKMAN-HAMZAN TERMAL SUYU

56 °C sıcaklık ve 12 lt/sn debisi bulunmakta ve çevresinde ilkel bir kaç bina ile hizmet vermektedir..
HORASAN-HIZIRİLYAS TERMAL SUYU
64 metreden çıkarılan ve debisi saniyede 11 litre olan 57 °C derece sıcaklıktaki sudan ilkel bir kaç bina ile yöre halkı faydalanmaktadır.

Kaynak:MTA