11 Nisan 2009 Cumartesi

ERZURUM KASİDESİ

Ezanlar nidalanır, Palandöken Dağında,
Abdurrahman Gazi'yle uyanılır rüyadan. 

Cumalar,Ulu cami'de ne de muhteşem olur,  
Salatlar ve selamlar, semaları,doldurur. 

Çifte minare,Yakutiye, ecdattan renkler,  
Feyyaz-ı hakikiyle billurlaşmış çiçekler. 

Marifetname, aşktır ilmin bakir nefesi,  
Bengisu sarnıçlarda, gönlün feyizli sesi. 

Alvarlı Efe, ruhumuza badeler sunar.  
Neşvesinden sema alemi hep suya kanar.

Tabakhane, Yazıcı, akar durur serinden.  
Dergahta Habib Baba Kur'an okur derinden. 

Dumlu Baba'nın suyu, ruhu alevle yakar.  
Hisler, çağlayan gibi cevahir olup akar. 

Erliğe soyunmak mı, cirit'i bir bilebilsem,  
Atım şaha kalktıkça hakikatte dirilsem. 

Dadaşlar bar oynarken, titrer gökteki hilal,  
Dökülür hançerlerden gülü kıskandıran lal. 

Sevgili iklimlere kan ter içinde yağar,  
Aczin tevekkülle birleştiği segah ve kar. 

Asırlardır saf tutar, secde eder kıbleye, 
Erzurumlu namert’i çeker mi hiç sineye.  

Kalpler, ne büyük vüsate malik ne mücella. 
Erzurum'da düsturdur 'azıksız çıkma yola!   

Aşk  burada mekan tutar, geçer akçe kelamdır. 
Dadaş celallendikçe, kalp bir bahri ummandır. 

Gerçek Erzurumlunun ayağının tozuyum, 
Omeleyen kuzuysa, ben küçücük kuzuyum.  

Şehrayin başlayacak, afetler yaşanacak.  
Evliya hürmetine şehrim baki kalacak.

Yalçın Bayar