7 Mart 2009 Cumartesi

ERZURUM

ERZURUM HAKKINDA GENEL BİLGİ 

Erzurum tarihten gelen önemli değerleri ve eserleriyle birlikte, doğal kaynak potansiyelinin de yüksek olduğu önemli bir Doğu Anadolu ilidir. Tarım ve hayvancılık ekonomisinin yanısıra kış turizmi ile sürekli bir ivme ile artan turizm potansiyeli açısından da önemli bir konumdadır. Erzurum; Yurdumuzun gözbebeği, Anadolumuzun kilidi, Cumhuriyetimiz’in temellerinin atıldığı ve ülkemizin zor günlerinde her zaman ön sırada yer alan bir İlimizdir. 

COĞRAFİ  DURUMU: 

Erzurum; Kuzeyde Rize, Doğuda Ağrı, Batıda Erzincan, Kuzeydoğuda Artvin, Ardahan ve Kars, Kuzeybatıda Bayburt, Güneyde Muş, Güneybatıda Bingöl illeri ile çevrilidir.   

İlçeleri ise; Merkez, Köprüköy, Aşkale, Narman, Çat, Oltu, Hınıs, Olur, Horasan, Pasinler, Ilıca, Pazaryolu, İspir, Şenkaya, Karaçoban, Tekman,Karayazı ve Tortum’ dur. 

25.066 km2’lik araziye sahip olan Erzurum’un kuzeyinde, Kargapazarı (3.288 m) ve Dumlu (3.250 m) Dağları ile Soğanlı Dağları mevcuttur. Çoruh ve kollarının açtığı derin vadiler ve bunların meydana getirdiği düzlükler Erzurum’dan  Doğu Karadeniz illerine olan ulaşımı sağlar. Batıdan Tercan Dağları vasıtasıyla kuzeye doğru Keşiş Dağlarını, oradan Kop Dağı ve Kop Geçidi vasıtasıyla Kelkit Vadisine, Güney Batıya doğru Sansa Boğazı yoluyla Erzincan düzlüğüne, bunun güneyinde Mercan Dağları vasıtasıyla Munzur silsilesine karışır. Güneyde Palandöken silsilesiyle güneye doğru Saksak ve Bingöl Dağlarına ve Murat Havzasına ulaşır. 

Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğu kesiminde yer alan Erzurum, 25.066 km2’ lik alanıyla Doğu Andolu Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise 4. büyük ilidir. Erzurum’un deniz seviyesinden yüksekliği 1.859 m.’dir. Ülke topraklarının % 3.2’sini oluşturur. Erzurum’un sahip olduğu  ovalar; Aşkale Ovası, Erzurum Ovası, Pasinler Ovası ve Hınıs Ovasıdır. 

Çoruh, Fırat ve Aras havzalarının başlangıç noktasında yer alan Erzurum, kuzeyde Rize ve Artvin, batıda Bayburt ve Erzincan, güneyde Bingöl ve Muş, doğuda Kars, Ağrı, kuzeydoğuda Ardahan, kuzeybatıda ise Trabzon ile komşudur. 

Erzurum  yüzölçümünün yaklaşık % 64’ ünü dağlar oluşturur. Bunu sırası ile; % 20 platolar, % 12 yaylalar, % 4 ovalar takip etmektedir. Dağların en önemlileri arasında Doğu Karadeniz kıyı dağlarının devamı olan 3.937 m. yükseltili Kaçkar Dağı ile, yükseltileri 3.000 m’ yi aşan tepeler bulunur. Erzurum topraklarının büyük kısmı volkanik yapılı dağlarla parçalanmış durumdadır. Rize Dağları, kuzey kesimde bir duvar gibi yükselerek Rize İl sınırını oluşturur. Rize Dağlarının güneyinde yer alan Çoruh Vadisi ve daha batıdaki Kelkit Vadisi, Anadolu’nun en önemli kırık faylarından birisini oluşturur. En yüksek noktaları, Kaçkar Tepesi (3937 m) ve Verçenik Tepesi’ dir (3711 m). Erzurum’un batısında, Çoruh ve Karasu vadilerinin birbirine yaklaştığı noktada Kop Dağları başlar. Önemli doruklar batıda Akbaba Dağı (3.065 m), Keçitaşı Tepesi, Yeşerçöl Dağı, Serçeme Suyu’ nun kuzeyinde volkanik yapılı Tosik Dağı (2.900 m), Ortuzu Dağı, Gavur Dağı ve Mescit Dağlarıdır. Karasu-Aras çöküntü alanının güneyinde belirgin bir yay çizen Karasu-Aras Dağları üçüncü grup dağları oluşturur. Batıda Munzur ve Mercan Dağları’nın devamı olarak uzanan bu dağlar doğuya doğru Palandöken ve Sakaltutan Dağlarını oluşturur.   

İKLİMİ: 

Erzurum’un  coğrafi konumu, il genelinde şiddetli bir karasal iklim yaratır. Türkiye’nin sıcaklık ortalaması en düşük illerden biri olan Erzurum’da kışlar oldukça soğuk ve sert, kısa süren yazlar ise sıcak ve kurak geçmektedir. Kış dönemi 6 aydan uzun bir süreyi kapsayan ilde, sıcaklık Ekim ayında düşmekte, Nisan ayında artmaya başlamaktadır. Yıllık yağıs ortalaması 460.5 mm.’ dir. Erzurum genellikle Sibirya antisiklonu ve Basra siklonu etkisi altındadır. Erzurum’da, kar yağışlı günler, Ekim ayında başlamakta ve Mayıs ayına kadar sürmektedir. 

SOSYAL DURUMU  VE NÜFUSU 

Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük ili olan Erzurum; önemli bir ticaret, sanayi, ulaşım, eğitim ve sağlık merkezi olması sebebiyle büyüyüp gelişmeye devam etmekte, bu da kentte yapısal değişikliklerle birlikte birçok problemi meydana getirmektedir. Erzurum;çarpık yapılaşma, plansız yerleşim alanları ile birlikte, hava kirliliği gibi önemli problemlerle karşı karşıya kalmıştır. 

Erzurum ili kır nüfusu yoğunluğu bakımından memleket ortalamasının altında yer almakta ve Türkiye’nin orta derecede yoğun sahalarından birini teşkil etmektedir. Erzurum ilinin nüfusu 1940 yılında 371.394 iken bu miktar son 58 yıl içerisinde yüzde yüzün üzerinde artarak 937.389’e yükselmiştir. Bu artış oranı Türkiye Genel Nüfus artış oranının biraz altında bulunmaktadır.   

Erzurum’un Toplam Nüfusu 937.389 kişidir. Bunların 361.235 kişisi Merkezde, 199.316 kişisi ilçelerde ve 376.838 kişisi ise köylerde yaşamaktadır. İlin Nüfus Yoğunluğu  37 İnsan/Km2, Nüfus Artış Hızı ise  ‰ 10.00 dur. 

 TARİHİ 

Erzurum’un, Doğu Roma İmparatoru 2. Theodosios döneminde ( 408–450), bu devletin doğu bölgelerinin valisi Anatolius tarafından 415–422 yıllarında kurulduğu ve sözü edilen imparatora nisbetle adına Theodosiopolis denildiği bilinmektedir.

Bazı islam kaynaklarında ise, kocası ölünce şehrin yönetimini üstlenen Kali adında bir kadın tarafından kurulduğu öne sürülmekte, o nedenle Kalikala denildiği de ifade edilmektedir. 

Erzurum Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesinden sonra, Bizanslılar, İranlılar, Hz. Osman döneminden başlamak üzere, Raşit Halifeler, Ümeyyeoğulları, Abbaslılar, Hamdanlılar, Büyük Selçuklular, Saltuklular, Erzurum Selçukluları, Anadolu Selçukluları, İlhanlılar, Çobanoğulları, Ertenaoğulları, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Osmanlılarca yönetilmistir.  Abbaslıların ilk dönemlerinde Halife el-Mehdi döneminde kentin Bizanslılara karsı daha etkin bir şekilde korunması amacıyla Erzurum’a Türk askerleri  yerleştirilmiştir 

Müslüman Türklere Anadolu’nun kapılarını sonuna değin açan Malazgirt Meydan Savasına kadar, Erzuruma sahip olmanın Anadolu’ya sahip olmak için en önemli geçiş yolu ve Anadolunun kapısının Erzurum olduğunu bütün kumandanlar kesfetmişlerdir.  1080 yılında Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde kesin olarak Türklerin yönetimine giren Erzurum, 1242 yılına kadar geçen 162 yıl boyunca, hiçbir düşman saldırısına uğramadan tarihinin en güzel günlerini yaşadı.   

1242 yılında Erzurum, Moğol   Baycu Noyan tarafından işgal edilerek halkın çok büyük bir bölümü öldürüldü, büyük bir bölümü de tutsak edildi ve dolayısıyla çok acı günler yaşadı. Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılış tarihi olan1308 yılından sonra da İlhanlıların, Timurluların, Akkoyunluların ve Karakoyunluların çekişme ve sürtüşmelerine sahne oldu. Akkoyunlu Uzun Hasan 1467’de Karakoyunlu ların yönetimine son vererek Erzurum’u ele geçirdi. Onun döneminde Erzurum eskiye oranla çok daha güzel günler yaşadı.  35 yıl Akkoyunluların yönetiminde kalan Erzurum 1502’de Safevilerin hâkimiyetini benimsemek zorunda kalarak büyük yıkımlara sahne oldu ve halkın göç etmesiyle sehir oldukça ıssızlastı. Öyle ki, Yavuz Sultan Selim Çaldıran’a gidip dönerken çok yakında konakladığı halde bu durumu görmemek için şehre girmedi. 1514 yılından başlamak üzere Doğu Anadolu’nun büyük bir kesimi ile birlikte Osmanlı yönetimine giren Erzurum, bu dönemde tarihinin en güzel günlerini yasamakla birlikte bir takım ayaklanma hareketlerine sahne olmaktan da kurtulamadı. Osmanlı yönetimi sırasında 8 Temmuz 1829 yılında ilk kez olmak üzere Rusların işgaline uğradı. Rus ordusu komutanı General Paskeviç, Ermenilerin gösterileri arasında Erzurum’a girdi. Erzurum böylece Osmanlı yönetimine girmesinden sonra ilk kez işgal edilmis oluyordu. Üç ay süren Rus isgalinden sonra aynı yılın 14 Eylül’ünde yeniden Osmanlı yönetimi altına giren Erzurum, işgal günlerinde çok büyük yıkıma ve insan kaybına uğradı, halkın büyük bir bölümü kentten ayrılıp göç etmek zorunda kaldı. Ruslar kentten ayrılırken, büyük bir kesimi sanatkâr olan Ermenileri ülkelerine götürdüler. İşgal sırasında iç kaleyi onarmak için taş ihtiyacını karşılamak üzere pek çok camiyi, türbeyi ve evi yıktılar. 

1878’de yeni bir Rus saldırısı ve işgaliyle yüz yüze geldi. Ruslara karsı kazandığı birkaç zaferden sonra yirmi beş bin kişiye düşen ordusuyla Erzurum’a geri çekilmek zorunda kalan Gazi Ahmet Muhtar Paşa, halkın da büyük desteği ile 8–9 Kasım gecesi Aziziye ve Mecidiye tabyalarında yapılan kanlı bir savaşın ardından düşman geri püskürtmüş ise de, 31 Ocak 1878 günü imzalanan Edirne antlaşmasıyla Rus ordusu ikinci kez olmak üzere elini kolunu sallayarak şehre girdi. Beş buçuk aya yakın bir işgalin ardından 13 Temmuz 1878’de imzalanan Berlin Antlaşmasıyla Kars, Ardahan ve Batum’u alarak Erzurum’dan çekildiler.   

Birinci Dünya Savası sırasında Ruslar, Sarıkamış yenilgisinin ardından Ermenilerin desteği ile hedef seçtikleri Erzurum’u 16 Şubat 1916 günü yeniden ve üçüncü kez işgal ettiler. Bu işgalden biraz önce Müslüman halkın çok büyük bir kısmı Türk ordusuyla birlikte Anadolu’nun iç kesimlerine doğru çekilmek durumunda kaldı. Erzurum halkından boşalan yerlere Rusya’nın değişik yerlerinden getirilen Ermeniler yerleştirildi.   

1917 yılında Rusya’da gerçekleştirilen komünist devrimi, Erzurum’la birlikte Kars, Ardahan ve Artvin’in de kurtulması için önemli bir fırsat sağladı. Ruslar Doğu Anadolu’dan, bu arada Erzurum’dan çekilirken Ermenilerde çeteler oluşturarak bölge de silahlı çatısmalarını sürdürdüler. Rus ordusu komutanlarından Antranik’in yönettiği çeteler Erzurum’da büyük bir soykırımın yaşanmasına neden oldu. 

Kazım Karabekir Pasa komutasındaki Türk ordusu 12 Mart 1918’de Erzurum’u Ermeni çetelerden temizleyerek kente girdi ve Gümrü’ye kadar Doğu Anadolu Bölgesini yeniden Anavatanla buluşturdu. Özellikle bu son işgal sırasında, bölgede yaşayan ve Rusya’dan getirilen Ermenilerin, Rusların da büyük yardım ve destekleriyle, Türk milletine karsı işledikleri akıl almaz, korkunç ve büyük cinayetler karşısında, bugünkü Ermenilerin kendilerine yapıldığını ileri sürdükleri sözde soykırım hezeyanları, tarihin nasıl çarpıtılmaya çalışıldığına örnek oluşturması bakımından dikkat çekicidir. 

Birinci Dünya Savası’nı sona erdiren 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi, Erzurum’da Ermeni konusunu yeniden gündeme getirdi. Söz konusu mütarekenin 24. maddesi, gerektiğinde Erzurum’un da içinde bulunduğu altı ilin, itilaf devletlerince işgal edilmesi hakkını veriyordu. Bunun üzerine Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulma ihtimaline karsı “ İstihlas-ı Vatan” adında bir dernek kuruldu.  17 Haziran 1919 da sözü edilen bu dernek bir vilayet kongresi toplamayı başardıktan sonra Mondros Mütarekesi ile gelecekleri karanlıkta bırakılan altı doğu ilini yeni bir kongreye çağırdı. Bu sırada 3 Temmuz 1919’da Mustafa Kemal Pasa 3. Ordu Müfettişi olarak Erzurum’a geldi. İngilizlerin baskısıyla Osmanlı Devletince görevinden alınan M. Kemal Paşa askerlikten ayrılarak Ülkenin kurtarılması için halkla birlikte çalışacağını bildirdi.  Erzurum’da Vatanı kurtarmaya yönelik bir Kongre toplama hazırlıklarına yine Erzurum Halkının desteği ile girişti.

Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı bu kongre ile Erzurum, yine Anadolu’nun kaderinde belirleyici konumunu bir kez daha kanıtlamış oluyordu.