21 Ocak 2011 Cuma

MUSA BAŞTÜRK (1879-1973)


Asıl adı Musa Baştürk olan bu büyük mürşid  manevî alemde Dede Paşa Hazretleri lâkabı ile  tanınmaktadır. 1879 yılında O zamanlar Erzurum’un ilçesi olan Bayburt'un Pulur nahiyesine bağlı Aşağı Lori köyünde dünyaya geldi.   ilk önce sübyan mektebine başladı, bu okulda çok başarılı olan  Musa Baştürk, okul dışında da Bayburt'a bağlı Yukarı Aksüt köyünde Kitapsız Hacı Mustafa Efendi diye tanınan bir zattan dersler aldı.

 Sübyan mektebini bitirdikten sonra Bayburt'ta Rüştiye'ye başladı.  Burayı da başarıyla bitirerek, İstanbul’daki Darul Ülya adlı okula kaydını yaptırdı, ancak babası vefat edince tamamlamadan köyüne döndü.

 Dede Paşa hazretleri köydeki arazi işiyle meşgul olur. Ancak ne çare ki gönlündeki ateş başka o sürekli okumak istiyor. İşlerden fırsat buldukça Bayburt´ta bulunan hocalardan fıkıh dersleri alıyordu.   Köylerine gelen  Şeyh Muhammed Beşir Erzincani ile karşılaşması hayatında dönüm noktası oldu.

Musa Baştürk, Beşir Erzincani’nin sohbetini dinledi, etkilendi. El tuttu, mürid oldu. Beşir Efendi köyden ayrılıp, memleketi Erzincan´a döndü. Dede Paşa´yı bir sevgi hasreti sardı. İşi gücü bıraktı. Ağladı olmadı, güldü olmadı. İçi içine sığmadı. Bir hasret başladı ki sormayın. İşi gücü bırakan Dede Paşa, Şeyhi Beşir Efendi´ye koştu, hiç ayrılmamacasına. Köydeki arazileri dayılarına bırakıp Beşir Efendi´nin Erzincan´daki dergahına yerleşti.  

Dede Paşa  böylece Erzincanlı Nakşbendi Meşayihinden Muhammed Beşir Efendi'den tarikat dersi aldı.  Beşir Efendi´ye bağlandıktan sonra dünya işleriyle uğraşmadı. Rus işgalinde    asteğmen rütbesi  ile Halit Paşa komutasında Kop Dağı´nda savaşa   katılarak büyük yararlıklar gösterdi. Bu mücadele yöre işgalden kurtukuncaya kadar devam etti.
 
1932 yılında Şeyh Beşir Efendi yerine Musa Baştürk’ü (Dede Paşa) halife olarak bırakarak vefat edince, Musa Baştürk, Bayburt´un Aşağı Lori Köyü´ne dönerek burada irşad görevine başldı. İlim yaymaya devam ederken 4 Eylül 1973 tarihinde hakkın rahmetine kavuştu.

  "Bugün bir dilbere eyledim ülfet
   Halin görmek için çok ettim minnet
   Yüzünü görenlere hazırdır cennet
   Yandım ateşine tazeden taze
 
   Her türlü ateşle olursun abad
   Ruz u şeb ciğerin eylersin kebab
   Nadanlar elinden içmezsin şarab
   Cananın elinden tazeden taze
 
   Öyle bir dilbersin her şey yakışır
   Seni gören bülbüller durmaz şakışır
   Pek büyük mürşidsin herkes yapışır
   Damenin ulyaya tazeden taze” 

Musa Baştürk