4 Aralık 2008 Perşembe

Kazım YURDALAN (1883-1962)



İNKİLÂP'CININ MADDİ VARLIĞI, İÇİNDE YATTIĞI TOPRAK OLMALIDIR!

Kazım Yurdalan 1883 yılında Erzurum’da doğdu. 1900 tarihinde girdiği Harp Okulundan 1902’de Piyade Teğmeni olarak mezun oldu ve 4. Ordu emrine atandı. 27 Şubat 1909 tarihinde Jandarma sınıfına nakledilerek Muş ili Jandarma bölük komutanlığına atandı.

Kazım Yurdalan, 13 Nisan 1912 tarihinde, yüzbaşı rütbesine yükseltilerek Trabzon Jandarma Alayı Hatina Bölük komutanlığına, 8 Agustos 1913 tarihinde de Erzurum Jandarma Alayı merkez bölük komutanlığına atandı.

1.Dünya savaşında Erzurum savunmasında, Kargapazarı Muharebesinde ve Erzurum’un düşman eline geçmesi sonucu, Tercan Hebek Dağı Muhaberesindeki hizmet ve fedakarlığına karşı 25 Mayıs 1916 tarihinde Binbaşı rütbesine yükseltilmiş, ayrıca savaşta müttefikimiz olan Avusturya Macaristan İmparatorluğu tarafından da Askeri liyakat salibi ile askeri harp nişanı verilmek suretiyle mükafatlandırılmıştır.

21 Aralık 1916 tarihinde 3.Ordu komutanlığınca Trabzon Jandarma alayı komutanlığına vekaleten atanmıştır. Bu görevi süresince Pontuscu Rumlara karşı ciddi bir mücadele veren Kazım Yurdalan, İngilizlerin Rumlara karşı verdiği mücadeleden rahatsız olmaları ve İstanbul’da kukla hükümeti sıkıştırmaları sonucu Ferit Paşa hükümetince re'sen emekli edilmiştir. Bunun üzerine 1919 tarihinde Erzurum’a gelerek Süleyman Necati ve Hüseyin Avni beyler ile Erzurum Müdafa-i Hukuk Cemiyetini kurmuştur.

Erzurum kongresine Mustafa Kemal Atatürk ve Rauf Orbay’ın üye olarak girmelerini sağlamak için Cevat Dursunoğlu ile beraber, Erzurum üyeliğinden istifa etmiştir. Sonradan kongreye Tortum üyesi olarak katılmıştır. Erzurum Kongresinden sonra silahlı kuvvetlerde görev almış 29.Piyade Alay komutanı olarak Kars ilinin düşmandan kurtarılmasında gösterdiği başarıdan dolayı 1920 tarihinde Yarbay rütbesine yükseltilmiştir ve İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir.

13 Kasım 1962 tarihinde İstanbul Deniz Hastanesinde vefat eden Yurdalan’ın kabri, vasiyetnamesindeki isteği üzerine bilahare Erzurum şehir mezarlığına nakledilmiştir.

Mezar taşında yazılı olan “İnkilâp’cının maddi varlığı, içinde yattığı toprak olmalıdır” Cümlesi yaşamının açık ve seçik aynasıdır.