23 Ekim 2010 Cumartesi

HİKMET BARLIOĞLU (1933-2003)

1933 Yılında Erzurum ’da doğdu. İlk ve ortaokul öğrenimlerini Erzurum’da yaptı. Ortaokul sıralarındayken eski yazıya merak sararak kısa bir zamanda öğrendi. Bu onun, daha sonraları Arapça ve Farsça’yı benimsemesine sebep oldu. Orta okulu bitirince Erzurum ’da lise tahsiline başladı. Erzurum Lisesi’nin edebiyat kolunda okurken mahalli gazetelerde bir hayli isim yaptı.

Liseyi derece alarak bitirdiği 1954 senesinde, Erzurum ’un gazete sahip ve ileri gelenleri arasında sevilir, tutulur olmuştu. Böylece; edebiyata sarsılmaz bağlarla bağlanan Hikmet Barlıoğlu, 1955 yılında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi ’ne girdi. Bir ay sonra ailevi nedenlerle ayrılarak askere gitti.

Terhisinden sonra bir yıl kadar Erzurum Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi’nde memur olarak çalıştı. Öğretmen vekilliği, PTT memurluğu yaptı. Fakat bunların hiçbiri onun asıl amacı olamadı. Nihayet 1958 yılında, Ziraat Bankası’nın açtığı burs sınavını kazanarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ’ne girdi. Aynı fakültenin siyasi kısmından mezun oldu.

Fransızca ve Almanca’yı o dillerden edebi eserler çevirecek kadar iyi bilen Hikmet Barlıoğlu, İsmet Barlıoğlu’nun da abisidir.

Sayısız tercüme yapmış, şiir, makaleler ve felsefi eserler yazmıştır.

Aşağıdaki şiir’de Hikmet Barlıoğlu’na aittir.


ADIM BARLIOĞLU, ÖNADIM HİKMET,

Adım Barlıoğlu, Önadım Hikmet
Yelkenler açacak umman ararım.

Bir aciz, bir miskin kulum nihayet,

Eşiğe yüz sürmüş derman ararım.


Gözüm yok billurdan köşkte, sarayda,

Gözüm yok varlıkta, pulda, parada,

Kendimi yitirdim kendi dünyamda,

Beni ben edecek ferman ararım.


Diz çöktüm önünde açık kapının,

Kamaştı gözlerim nurundan O'nun,

O ilkin öncesi, sonrası sonun,

Lütfedip elimi tutan ararım.


Zaman zannettiğin o zaman değil,

Mihriban görünen mihriban değil,

Devran uyunacak bir devran değil,

Yatarken uyanık yatan ararım.


Kervan geçer olmuş ince elekten,

Fidan çıkar olmuş kuru değnekten,

Arkadaş edindim kuştan, sinekten,

Peşine düşecek kervan ararım.


Nice şeyi örter bir küçük mendil,

Neleri aşikar eder bir kandil,

Kendimi kendimle ettim iskandil,

Sırları çözmeye güman ararım.


Hurcum neyle dolu bilemiyorum,

Yüküm ağır gelmiş, gidemiyorum,

Gözlerim var ama göremiyorum,

Gözümü açacak Lokman ararım.


Bir aciz noktayım sonsuz alemde,

Devler yürür durur ezik sinemde,

Halimi görmeye, bilmeye hem de,

Sınırı geçerken yanan ararım.


Boşa geçirmişim her kutsal anı,

Ayrı tutamadım sapı, samanı,

Ömrümün hep yalnız geçti zamanı,

Pişip olgunlaşmış insan ararım.


Ne yana el atsam donar kalırım,

Zerreyle tanışır, hayran olurum,

Her bildiğim şeyde hep yanılırım,

Cennetler içinde külhan ararım.


Aklım şaşar kalır bulmacalara,

Hünerim yem olmuş atmacalara,

Bedenim hu çeker başka bahara,

Özü anlatacak lisan ararım.


Görmek istiyorum, göremiyorum,

Kapılar mühürlü, giremiyorum,

Birçok bildiğimi bilemiyorum,

İmanımdan üstün iman ararım.


Kendi devranımda yabancı oldum,

Bir eşsiz bostana bostancı oldum,

Acıların içinde en acı oldum,

Önüme gelecek sahan ararım.


Meclis içindeyim, güneşler köle,

Bade gezdiren var ellerden ele,

Farkeden akılda kopar velvele,

Bakınca görecek bakan ararım.


Kaynaklar içinde susuz kalmışım,

Kalkıp canevimden yakalanmışım,

Aklımı yitirmiş, bulamamışım,

Önüme bir ışık yakan ararım.


Nice bir acizim, nice zavallı,

Nerdeyim bilemem, oldum olalı,

Çiçek bahçesine daldım dalalı,

Misk ü amber gibi kokan ararım.


Ömrümce cehdettim, daha A 'dayım,

Ömrümce yürüdüm, hala burdayım,

Yüceldim sanmıştım, alçaklardayım,

Beni dinceltecek bir han ararım.


Dağlar dağa döndü bir kılçık iken,

Toprak zariflendi bir balçık iken,

Herşey gözönünde apaçık iken,

Ben hala bir yeni ilham ararım.


Merkez her bir yerde, her yerde cidar,

Hazır nazır oluş ondan manidar,

Açmışım kapımı ardına kadar,

Heybeleri dolu mihman ararım.


Her türlü dilekten ben beri oldum,

Kendi eksiğimin yeteri oldum,

En kutsal mallara müşteri oldum,

Mumu tükenmeyen şamdan ararım.


Dikenler içinde kana boyandım,

Yine de sonsuza kadar dayandım,

Ne bir kez vazgeçtim, ne de usandım,

Kutsal dikenlerde alkan ararım.


Bir büyük esrarda hiç olmuşum, hiç,

Benliğim bu yolda necip ve behiç,

Bende şekillenmiş şekilsiz kerpiç,

Her yandan her yana yanlar ararım.


Yüreğim oklanmış bir ahu gibi,

Her bir kıpırdanış bir 'Ya hu' gibi,

Demiri bardağa koyup su gibi,

Kolayca kaldırıp içen ararım.


Sevda yolundayım, yollarım dağlı,

Dağlar birbirine damarla bağlı,

Demir duvarları hep sollu, sağlı,

Yıkmadan, delmeden geçen ararım.


Ben bende tanıdım benden öteyi,

Gündüzlerde buldum kara geceyi,

Çözmek istiyorum zor bilmeceyi,

Zorlu kilitleri açan ararım.


Uzağı yakından yakın eyledim,

Değilmez olana değdim, elledim,

Bellenmez olanı artık belledim,

Şimdi kanatsızca uçan ararım.


Tümüyle doluymuş bomboş sandığım,

Elimde patladı kurcaladığım,

Yine kendim oldum yaraladığım,

Esriyip esriyip tozan ararım.


Kime hizmetçiyim bunca senedir?

Kimdir ki dilsizi böyle söyletir?

Ben neyim? Kağıt ne? Bu kalem nedir?

Ben kalem tutarken yazan ararım.


Adım BARLIOĞLU, önadım Hikmet,

Bende verilmiştir çoğuna kıymet,

Hazinedar kimse o haklı gayet,

Lütfeden, bahşeden ozan ararım.


(Hikmet BARLIOĞLU(1933-2003) 'nun

Mühürlü Kilit ismi altında toplanmış felsefi şiirlerden > 5-11)