6 Aralık 2008 Cumartesi

SADİ (Sadettin) AKATAY (1904-1944)



Sadettin Akatay 1904 yılında Erzurum'un Aşkale İlçesinde doğdu. Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra uzun müddet ilkokul öğretmenliği yaptı.

Şairliği yanında usta aktörlüğü ile Erzurum Halkevi'nin tiyatro kolunda aktör ve Türk sanat müziği korosunda solist olarak da görev yaptı. Ayrıca yaptığı araştırmalarla; Akça Ferikler İnce Ferikler ve Gine Bugün Yaralandım türkülerini THM repertuvarına kazandırdı.

Erzurum'un sosyal ve kültürel hayatına büyük katkılarda bulunan Sadettin Akatay, 26 Nisan 1944 tarihinde vefat etti. 

Erzurum Barları için bir çok şairimiz şiirler yazmıştır ama onun ''Bar'' şiirine hiçbir ozanımız yetişememiştir. O, iyi bir şair, öğretmen, tiyatro sanatçısı ve güzel sesli bir hanende idi.


BAR

Yüzyılların ardından kopup gelen bir vakar,
Kahramanlık, yiğitlik, erlik destanıdır,

Bu oyunda gör bizi, geçme sakın ıraktan,
Gözün varsa seçersin, barda karayı aktan.

Bir savaş seyri vardır, Erzurum barlarında,
Görünce kanın kaynar, o an damarlarında.

Doyum olmaz, bir görsen, Köroğlu'nun barını,
Güvenirsin gücüne, düşünmezsin yarını.

Dumlu'dan ta Basra'ya, çağlayan selimiz var,
Bahtımız kara değil, bugün karasu kadar.

Bingöl yaratmadı mı kan çağlayan Arası?
Hazer çalkalanırken kanar Türkün yarası.

Aman Aras han Aras,
Bingölden kalkan Aras.
Al başımdan sevdamı,
Hazerde çalkan Aras.

DADAŞ çelik bir yaydır, onu germeye gelmez,
Çağlayan bir sel olur, dağlara da baş eğmez.

Yayla bulutu gibi, yükselir yavaş yavaş,
Sonra birden sel olur, köpürür çoşar DADAŞ.

Doğunun sınır taşı, Erzurum'un DADAŞ'ı
Efesi var İZMİR'in eğilmaz Türkün başı.

Bar başlıyor!

Barbaşı sallarken mendilini,
Gözüne al DADAŞIM gönülden sevdiğini.

Dinle! davul ne diyor? dan! dan! dan!
Ben bu sese vurgunum, can! can! can!
Canlar yurdundur elbet, her can vatana kurban.

Atalar yurt sevmeyi davuldan öğrendiler,
Bu ilk barın adına, Sarhoş Barı dediler.

Elele tutuştular,

Gönülden tutuşanlar, hepsi de sarhoştular,
Seven sarhoştur elbet, içse de içmese de.

Ses yok, donmuş dudaklar, gözler şimşekleşiyor,
Kırat kişniyor, neden toprakları eşiyor?

Dan !
Dan !
Dan !

Kanları kaynaştıran bir ses çıktı zurnadan,
Dağlar gibi Dadaşlar kımıldandı durmadan.

Tanrım bu ne duruştur, gözler halkalanıyor,
Ufuklar bayraklaştı, Cihan dalgalanıyor.

Silkin ey Palandöken! dök başından karını,
Dadaş oynarken senin gösterir vakarını

Vur! davulcu tokmağı, candan coşsun DADAŞIM
Çal zurnacı! oynasın DADAŞ, dönüyor başım.

Sadettin AKATAY