5 Aralık 2008 Cuma

Nef’î (1572-1635)



1572 yılında Hasankale’de doğdu. Dedesi dönemin Pasinler Sancak Beyi Mirza Ali, babası ise Sarıkamış Sancak Beyi Mehmed Beydir. Asıl adı Ömer olan Nefi’den bazı kaynaklar, Erzenü’r – rûmi  Ömer Bey veya Erzurumi Ömer Efendi diye söz eder.

Şiirlerinden, iyi bir eğitim aldığı, Arapça’yı ve Farsça’yı çok iyi bildiği, Fars Edebiyatını yakından izlediği anlaşılmaktadır.  Eğitimine Hasankale’de başladı, Erzurum’da tamamladı. Arapça ve Farsça öğrendi.

Nef'î mahlasını dostu Gelibolulu Ali'nin önerisiyle aldı. Çeşitli devlet memurluklarında bulundu. Nef'î, hiciv edebiyatımızın en büyük şairidir. Kaside denince de önce Nef'î akla gelir. 

Kavgacı, gururlu, atak ve sert  mizaçlı olan Nef’î nin hicivleri de can yakan cinsindendi. Kendinden emin ve sanatına güvenen bir kişiliği vardı.

Sultan Inci Ahmed zamanında İstanbul’a geldi ve padişahın mahiyetinde devlet hizmetine girdi. Bir süre farklı memurluklarda çalıştı. Bu dönemde tanındı ve şöhretinin zirvesine ulaştı. Üst düzey devlet adamlarına yazdığı methiyeleri, kasideleri kadar hicivlerle ünlendi, hicivleri nedeniyle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini kazandı.

 Bir süre 4.Murad tarafından korundu ise de devletin üst düzey görevlileri ve ulemayı hicveden Siham-ı Kaza'yı okuyan padişah Nef'i yi görevinden  uzaklaştırdı ve kendisinden bir daha hicivle uğraşmayacağına  dair söz aldı, ancak Nef’înin sivri dili durmadı. Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Bu hicviyesi nedeniyle Vezir Bayram Paşa tarafından   Çavuşbaşı Boynu Eğri Mehmed Ağaya    27 Ocak 1635 tarihinde sarayın odunluğunda boğduruldu ve naaş’ı denize attırıldı.

Devrinin şeyhülislamının kendisini   “bir Müslümanı kötülerken aşırı gidilirse kafir olunur” diye uyarması sonucunda  şeyhülislama cevaben aşağıdaki dörtlüğü  söylemiştir.

“Müftü efendi bize kâfir demiş
Tutalım ben O’na diyem Müslüman
Lâkin varıldıkta ruz-ı mahşere
İkimiz de çıkarız orada yalan...”