Şaban Abak, 1966 yılında Erzurum Kandilli’de doğdu. İlk, orta ve liseyi Kandilli’de okuyarak Ankara Hukuk Fakültesi'ne girdi. Hukuk okurken asıl gözdesi sinema ve tiyatro aklından çıkmadı, İstanbul Üniversitesi İle-tişim Fakültesi TV-Sinema bölümüne geçerek oradan mezun oldu.
Töre, İkindi yazıları, Albatros, Kayıtlar, Mavera, Dergah, Hece ve Kaşgar, Edebiyat gibi dergilerde şiir ve deneme yazıları yazdı. Sezai Karakoç'un öncülüğünü yaptığı 'Diriliş Akımı' nın şairleri arasında yer aldı.
Halen Hece,Kaşgar,Yediiklim ve Kılavuz gibi edebiyat ve kültür dergilerinde yazmaktadır.
ESERLERİ: Bağdat'tan Dönen Şiirler(1990) Antoloji, Güldeste(Hüseyin Atlansoy ile birlikte-1991) Radyofonik Oyun, Malcolm X ve İşporta/Acılar;Karpuz Kestim Yiyen Yok / denemeler.
MOSTAR ÇAYI İÇİN ŞİİR KÖPRÜSÜ
Duran'ın Mostar Köprüsü'nde Gülşah'ın nal izlerinin görüldüğü haberini aldığı,Bosna’da, Mostar'a varınca köprünün yıkılmış olduğunu gördüğü ve Neretva nehrini teselli ettiğidir. Bu odur:
I.
Ben ki aramaya çıktım
Ben aramaya çıkınca bir bulan vardır
Ben ki aramaya çıktım
Ben aramaya çıkınca bir bulan vardır
Yıkık köprülerin her bir taşından
Bir hayat köprüsü kuran
Kâbusların yıktığını onaran
Bir rüyâ vardır.
Köprünün yıkılması
Bir kıyının öbürüne küsmesinden
Çeyizini yıkarken su perisinin
Nişan yüzüğünü kaybetmesinden
Nişanlıyı aramaya bir bahanesi
Kötü bir düş görüp yıkılan köprüleri
Saçlarından öperek uyandıran
Aşkı kalpten kalbe yankılandıran
Gözyaşı çiğiyle ışıklı kirpikleri
Gökkuşağı özlemiyle nakışlandıran
Rüzgâr nefesliler vardır
Okunmuş taşları atıp sulara
Yağmur duasına çıkanlar gibi
Yananlar vardır.
Köprünün yıkılması
Kırkikindilerin yaklaşmasından
Ustalar vardır
Hızır'ı danışman olarak çalıştıran
Çile yontucuları
Sabır nakkaşları
Bir rüyâyı taşlarla yorumlayan
Medrese çağıltısından
Kütüphane hafızasından
Taşlara da bir rüyâ armağan eden
Kur'an sesi işlemeli
Taç kapılardan görünüveren
Ölümsüzlük öğrencileri vardır
Ben ki aramaya çıktım
Yeni bir derse başladım
Mostar Çayı'nı ezberliyorum
Köprü Bilgisi sınıfındayım
Ölümsüz Atlara Binicilik Kursu'nda
II.
Gülşah öldü diyorlar, haşâ ki yalan!
Mostar Köprüsü'nde nal izleri var
Ona öldü diyen ağızda dil ölüdür
Ölüdür sözlükte kelimeler
O diridir, hayattadır, hayattır
Suya düştü, o artık yok diyorlar
O var, zira onu bir arayan var
Sesini işitip nehre koşuşan
Köpükten atlara binip uçuşan
Bosna'da çocuklar var
Göğsü tomurcuklanmadan
Gözü bulutlanan çocuklar
Bombalanmış el yazması şiirler
Yanmış kitap sayfaları
Göğü çalınmış haritalar
Uçurulmuş haber köprüleri
Ararken koyduğum işaretlerden
Atlı şairlerin süt anneleri.
Bir şehidin omuzundan çözülüp düşen
Upuzun bir Müslüman sarığı imgesiyle
Akışan şu yeşil Neretva Çayı
Soydaşıdır hem eşidir atımın
Irgalayan beşiğidir
Düşsün suya
Ölüm olmaz
Suya sudan
Musa'ya Nil'den
/Gülşah biraz gümüş, biraz akarsu
Biraz sabah sisi göl kıyısının
Uykusu hafifçe kuş uykusundan
Nefesi nisan bahçesi
Seher yelinin zikridir güllerde yankılanan/
Rüyâlar yarışıyor O’na yetişmek için
Rüyâlarda O’na binip yarışıyorlar
Filistin'de çocuklar
Kudüs'te ihtiyarlar
O’nun sularında yıkanıyorlar
Geceye sıçratılan kandan
Kirlendiğinde uykuları
O’nun soluğundan besleniyor
Demirperdeyi gün gün eriten
Ateşin körükleri
Çin ejderhasına karşı duruyor
Doğu Türkistan'da
Minyatürleri
III.
Düşsün suya
Bu yolda düşen suya
Düşmüştür bengisuya
Düşsün yüzme bilen umutlarım da
Düşmesin kurumuş su yatağına
Yeter ki tökezlemesin
Umudun delişmen tayı
Sen yeter ki susma ey Mostar Çayı
Yürekten yıkılışı köprülerin
Duyulmaz olmasıdır senin
Yeşil şarkılarının
Susma ki dönsün kalbimin pervaneleri
Çağıldayışının âhengiyle
Susma ışısın hülyası
Kemerlerin, yakamozlarla
Boş kalmasın yatağın, uyumasan da
Çık dolaş, bize de gel, sana ninni söylerim
Sana köprü yaparım kaburga kemiğimden
Gözyaşım kardeşin olsun
Dicle’ye Fırat'a eş
Çağla cennetlerden bir müjde gibi
Ben suların gördüğü küheylan rüyâları
Köprülerle yorumlayan Yusuf'um, bilmez misin?
Ben ki aramaya çıktım
Bulmaya tabir olunur
Tamir değil, kurmaya
Mostar Köprüsü'nü
Kelimelerle
Düşsün yüzme bilen umutlarım da
Düşmesin kurumuş su yatağına
Yeter ki tökezlemesin
Umudun delişmen tayı
Sen yeter ki susma ey Mostar Çayı
Yürekten yıkılışı köprülerin
Duyulmaz olmasıdır senin
Yeşil şarkılarının
Susma ki dönsün kalbimin pervaneleri
Çağıldayışının âhengiyle
Susma ışısın hülyası
Kemerlerin, yakamozlarla
Boş kalmasın yatağın, uyumasan da
Çık dolaş, bize de gel, sana ninni söylerim
Sana köprü yaparım kaburga kemiğimden
Gözyaşım kardeşin olsun
Dicle’ye Fırat'a eş
Çağla cennetlerden bir müjde gibi
Ben suların gördüğü küheylan rüyâları
Köprülerle yorumlayan Yusuf'um, bilmez misin?
Ben ki aramaya çıktım
Bulmaya tabir olunur
Tamir değil, kurmaya
Mostar Köprüsü'nü
Kelimelerle
Şaban Abak