13 Temmuz 2011 Çarşamba

ERZURUM’A VEDA

Ağla hey vatanım ağla. Ağla Erzurum’um ağla.
Dadaşların terk ettiği dadaşlar diyarı ağla.

Ey Palandöken niçin büktün dimdik duran boynunu;
Ey Boğaz neden geri çektin deli akan suyunu?

Gözümde canlanır Erzurum eski mahalleleri;
Akşam oldumu tüterdi herkesin semaverleri.

Sabahtan akşama kadar oyun oynar acıkırdım;
“Ana acıktım ekmek”diye sokakta bağırırdım.

Her kapıdan bir anam çıkardı elinde bir ekmek;
Kimi az peynir koymuş arasına kimide çörek.

Abbas emi’yi gördükmü akşam sokağın başında;
Vak’arlı, edalı, başı önde, palto omzunda.

Kaçacak delik arardık oyunda görmesin diye;
“Akşam ezanı” derdi hala kapıda durmak niye?

Bir Fadime ablamız vardı mahallede nur yüzlü;
Tatlı dilliydi kalın kaşlı, hoş sohbet, yeşil gözlü.

Mahalle O’na pamuk ana dertlere deva derdi;
Başı sıkışan hastası olan hep O’na giderdi.

Bütün mahallemiz komşuları olmuştu tek bir ev;
Dedikodu, riya, haset bir pire, yardım ise dev.

Her şeyde birlikte ağlanır birlikte gülünürdü;
Böyle dayanışmalar ancak burada görünürdü.

Boğaz, Teke deresi, Türbe mesire yeri idi;
Faytonlarla gitmek nede hoş nede keyifli idi.


Yol beklerdik hacı dede’nin elini öpmek için;
El öpmek bahane cepten çıkacak bir şeker için.

Kış geldimi ayrı bir sevinç kaplardı içimizi;
Tasa etmezdik kışı hemen giyerdik çizmemizi.


Sokaklar geçit vermez bacalardan kürünen kardan;
Kartopuna tutardık geçirmezdik kimseyi yoldan.

Sabah erkenden çocuklar bir sevinçle uyanırdı;
Kızaklarla patenlerle nede güzel kayılırdı.

Günboyu üşümeden karlarla oynar kararırdık;
Kara şekertozu katar dondurma bile yapardık.

Kış geceleri bir başka şenlik olurdu evlerde;
Maniler, türküler, hikayeler vardı hep dillerde

Soba yanar cayır cayır herkesde vardı bi neşe
Gecikti yine beklerdik o sesi “Godi da beşe”.

Hiçbir eser kalmadı Erzurumludan Erzurum’dan;
Gelip doluştular Erzurum’a oradan buradan.

Kurtlar kocadı meydanlar boş ayılar dağdan indi;
Rezillik, kepazelik adı delikanlılık şimdi.

Heyhat Palandöken şehrime mahzun mahzun bakıyor;
Maziyi andıkça o’da benim gibi kan ağlıyor.

Artık Güneşin eski parıltısı yok Erzurum’da;
Karlarda beyaz değil dadaşım o ilk yağdığında.

Bakıp için için ağlar Erzurum’a Palandöken;
Belikli o’da gitmek için açmak istiyor yelken.

Selahattin ÇORAPSIZ 
Erzurum, Kasım 1992