Betül Dövenler, Ziya Akpolat ve Merhum Suat Işıklı yönetimindeki THM korolarında görev almış, Suat Işıklı, Mehmet Çalmaşur ve Fuat Lehimler ile çalışma fırsatı bulmuştur.
Erzurum ve Erzurumluya yönelik araştırmalar, anılar ve yazılar. Blog'da mevcut olan her şeyi kaynak göstererek alabilirsiniz.
27 Mart 2010 Cumartesi
AHMET CİNİSLİ (1959----)
Betül Dövenler, Ziya Akpolat ve Merhum Suat Işıklı yönetimindeki THM korolarında görev almış, Suat Işıklı, Mehmet Çalmaşur ve Fuat Lehimler ile çalışma fırsatı bulmuştur.
AŞIK KAZANOĞLU (SELAHATTİN KAZAN)
Aşık Kazanoğlu 26 Aralık 1955 tarihînde, Erzurum İlinin Pazaryolu İlçesi Süleymanbağı köyünde dünyaya geldi. Asıl adı Selahattin Kazan’dır.
İlkokulu köyünde tamamladı. Daha ilkokul yıllarında babasının gurbette oluşuyla hasreti ve ayrılığı tanımaya başlayan Aşık Kazanoğlu, sesinin güzelliğini fark etti. Kerem ile Aslı, Âşık Garip, Sürmeli Bey, Ferhat ile Şirin ve bunun gibi bulabildiği kitapları alıp okumaya ve okuduklarını tekrarlayarak, aşıklık geleneğine ve şiire ilgi duymaya başladı.
Özellikle köylerine gelen Bayburtlu Hicrani’den etkilendi. Daha sonra köylerine gelip giden aşıklar aracılığıyla bilgisini pekiştirdi. Bu dönemde bağlaması olmadığından tulum çalmayı öğrendi.
Yaklaşık 14 yaşında çalışmak üzere İstanbul’a ağabeyinin yanına gitti. Şiir yazmaya ve bağlama çalmaya da ağırlıkla bu dönemden sonra başladı. Önceleri usta malı türküler söyleyen Aşık Kazanoğlu, daha sonra kendi şiirlerini seslendirmeye yöneldi.
Türkiye’nin birçok yerinde ve Türkiye dışında çeşitli şenlik ve konsere katılan Aşık Kazanoğlu şiirlerinde değişik konuları işlemektedir.
Aşık Kazanoğlu Bugüne dek birkaç albüm hazırladı ve çeşitli radyo ve televizyon programlarına katıldı.
Aşık Selahattin Kazanoğlu’na ilişkin Hikmet Çığlık tarafından »Aşık Kazanoğlu’nun Hayatı ve Şiirleri«, (2004) adlı bir tez hazırlandı.
Aşık Selahattin Kazanoğlu’nun Halk Ozanları için kaleme aldığı şiir aşağıdadır.
SERSUĞANE
Ozanlar vatanın ekmeği tuzu,
Hangisine usta desem acaba?
Hepsinin içinde sevdanın közü,
Hangisine usta desem acaba?
Sümmanî Baba’nın yarım muradı,
Âşık Şenlik Kars’a almış serhadı!
Asla unutulmaz bunların adı,
Hangisine usta desem acaba?
Pir Sultanı duydum türkü deyişten.
Âşık Veysel gördü gerçeği içten.
Emrah’ın dumanı tüter Erciş’ten.
Hangisine usta desem acaba?
Müdamî Baba’nın yeri bambaşka,
Efkarî Deryamı tutulmuş aşka.
O İlhamî Demir dursaydı keşke!
Hangisine usta desem acaba?
Arif Atama’nın yolları uzak,
Mevlüt İhsanî’de dert olmuş yumak,
Alyansoğlu usta ile bacanak,
Hangisine usta desem acaba?
İsmail Azerî gezer sazınan,
Şeref Taşlı deryayı umman,
Reyhanî gönlümü eder pansuman!
Hangisine usta desem acaba?
Ali Rahmani’nin dudak değmezi,
Şimdi öksüz ozan yürür o izi,
Zeki Erdali’nin yaralı özü,
Hangisine usta desem acaba?
Erol Ergani’den olmaz ihanet,
Muhlis Denizer’de sevda denilen dert.
İhsan Yavuzer’de aşkı asalet,
Hangisine usta desem acaba?
Nuri Şahinoğlu şiir ustası,
Maksut Koca’dadır maninin hası.
Erol Şahiner’de aşkın şakası.
Hangisine usta desem acaba?
Mürsel Sinan gayet güzel saz çalar!
Şu Âşık Günkanî hep rakip arar.
Bizim garip vermez bir karar,
Hangisine usta desem acaba?
Her âşıkta vardır ayrı bir acı,
Kime sorsam hep felekten davacı.
Hepsi birer usta mimar halıcı,
Hangisine usta desem acaba?
Adım Kazanoğlu mekanım gurbet,
Yıllardır eğlenmez gönlümdeki dert.
Ben âşığım ama insanım elbet,
Hepsine de usta demem gerekir!
Aşık Kazanoğlu
Kaynak- ansansanat
18 Mart 2010 Perşembe
18 MART ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ YIL DÖNÜMÜ
Çanakkale Savaşları ve bu savaşlarda Türk Askerinin elde ettiği, zaferlerin her biri birer destandır. Bu savaşlarda hasta adam olarak yaftalanan Türk Milleti, topraklarını paylaşmaya gelen güruha, TÜRK'ün vatan için neler yapabileceğini göstermiştir.
Bu savaşta Türk Milletinin yokluk içinde ve bütün dünyaya, sözde dostlara, düşmana rağmen yaptıklarını gören Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı için cesaretlenmiş, ta o günlerde "KURTULUŞ SAVAŞ'ının da " tohumları atılmıştır.
Kutlu Olsun Milletime! RAHMET Olsun Şehidime!
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!"
14 Mart 2010 Pazar
ÖZLEMİMDE HASRETİMDE ERZURUM
Aramızda var sıra, sıra dağlar,
Bu gönül seni durmadan özler,
Aklıma gelince yüreğim sızlar,
Özlemimde, hasretimde Erzurum.
Soğuğunda, karında dokunmazdı bana,
Kar yağdı mı bir güzellik gelirdi sana,
Buzda düşseydimsede hoş gelirdi bana,
Özlemimde, hasretimde Erzurum.
Sende ne güzel tutulurdu ramazan,
O günleri özlüyorum Allaha ayan,
Hatıra olarak da kaldı geride kalan,
Özlemimde, hasretimde Erzurum,
Halil Çolak
ÖZ DİYARIM ERZURUM
Sevdama doymadım nazlı yar ile,
Karakaş, kara göz canım Erzurum,
Ah çekip ağlıyor ahu zar ile.
Sevmekten öte bir haz var içimde.
Seninçün atıyor kalbim Erzurum,
Efkârlıyım bugün duman içinde.
Taşıyla nam salmış Oltu vatanı,
Sende Nene Hatun, tarih Erzurum,
Yazdı üç beş satır yeşil yaprağa,
Dedi anlatılmaz sözle Erzurum,
Selam durun dostlar öz diyarıma.
ÖZ CANIMDAN ÇOK SEVDİĞİM ERZURUM
Öz canımdan çok sevdiğim Erzurum.
Çaresiz dişimi sıktım gidirem.
Gafillerden darbe yedi gururum,
Kaderime boyun büktüm gidirem.
Abdurrahman Gazi, Habip Baba'ya.
Tuz ektiler çalıştığım çabaya,
Emeğimi suya kattım gidirem.
Çevirdim yönümü döndüm divana.
Gurbet kelepçedir yurdu sevene,
Bilerek koluma taktım gidirem.
Engininde bulamadım gümanı.
Ezanlar okundu seher zamanı,
Üç kez geri döndüm baktım gidirem.
Bin can az gelirse ikibin cana
Kırksene gözyaşı döktüm fincana
Kattım Karasu'ya aktım gidirem
Sırtıma verdiler sitem yükünü
Kırk senedir beklediğim ekini
Harmana dökmeden yaktım gidirem
Buna rağmen bırakmadılar yarasız
Tambura köyünden Emrah çaresiz
Ben de Erzurum'dan çektim gidirem
İftira darbesi cana sinmedi
Zeynel, Horasan'a gitti dönmedi
Bu da benim karabahtım gidirem
Aşık Reyhani
BİR DESTANIDIR ŞEHRİN
ÖKSÜZ KALAN ERZURUM
Bilmem kadir Mevlam bize ne oldu?
13 Mart 2010 Cumartesi
MUSTAFA KEMAL’İN KADINLARI
Şimdi eski kışlar yok,
Eski dostluklarda.
Eylül de kapatırdı üstümüzü kar
karın taze olduğu bir akşamda
Sizin bahar saydığınız bir ayda
Kop dağının yamacındaki köyde
Doğmuşum Erzurum da.
Eylül yirmi dokuzda
Dokuz yüz elli beşte
Zorlu koşullarda büyüdüm
Yaşamla değil doğayla sürerdi savaşımız
Kışın ayazına kızgınlığımızdandır
her daim çatıklığı kaşlarımızın
Allahekber Dağlarına nazire olsun diye
Kop karını yükseltirdi metrelerce.
Akşamın erken indiği tüm zamanlarda
Panos ya da lükslerin ışığı yetmezdi ama
öyküler anlatırdı dedelerimiz
böyle aydınlanırdı gecelerimiz.
Sıcak tandır başlarında olurdu sohbetlerimiz
Kitap yoktu
elektriğimiz de.
Mesellerle olurdu öğrendiklerimiz.
Böyle bir akşamüstünde dinlemiştik
bal damlayan bir ağızdan
Nene hatun ile Kara Fatma Çavuşu.
Küçücük kafamda canlanmıştı
Ebem gözüme gelmişti birden
Seferberliğe giderken
anlatırdı yaşadıklarını bir, bir
dilim dönse,
kalemim yetse
Yazabilsem
Anlatacaklarım
Destan olur.
Bu şiirde yok
Sonradan okuduklarım öğrendiklerim
Dedemden duyduklarım var yalnızca
Ruslar Erzurum’u basınca
teslimiyet varmış bizimkilerde
yılgın mı yılgın
tutuk mu tutuk askerimiz
İşte o sıra fırlar yerinden
Nene hatun adında genç bir gelin
elinde satır düşman üstüne.
Bunu gören asker silkinir birden
Silkinir gelir kendine
Allah, Allah sesleri kaplar yeri göğü
şaşırır Rus askeri
bozulmuş dönerken geri
Kurtulur Erzurum
soğuk bir On iki mart sabahı.
24,11,05
Metin Yaltı
KUTSAL ŞEHİR ERZURUM
Sevdalıyım sevdalı Dadaşına Barına,
Aşık olmuşum aşık boranına karına,
Sana kin besleyenler sürüm sürüm sürüne,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Adını duyduğumda kanım kaynıyor kanım,
Burcunda dalgalansın Ay yıldızlı bayrağım,
Bir karış toprağına feda olsun bin canım,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Altı bin yıl boyunca çektiğin kahır çile,
O kadar güzelsin ki dolaştın elden ele.
On birinci asırda vatan oldun TÜRKLERE.
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Ruslarla,Ermeniler gizlice anlaştılar,
Yurdumu işgal için pervasızca koştular,
Aziziye tabyasında cehenneme düştüler,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Gazi Ahmet Muhtar Paşa harp ediyor giderek,
Ardında halk ordusu,cenk başlıyordu cenk,
Kimi çapa,kimi balta,kimi kazma,kimide aldı kürek,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Halka önder oldular Şerife hanım,Kara Fatma,Nine Hatun,
Kantarcı Mehmet Efendi,Tufançlı Hüseyin Ağa,Name Kadın,
Kavak camii imamı Yaşar emmi seslendi olalım bir bütün,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Hasan’i Basri semti aldı gavur boğan adını,
TÜRK’ÜN onuru için savaşıyordu,ihtiyarı kadını.
Dadaş vermez vatanını,dökmedikçe son kanını,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Ermeni çeteleri katliama başladılar,
Çocukları hızarla,yaşlıları haşladılar,
Hamile kadınları karnından şişlediler.
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Kazım Karabekir Paşa yürüdü kolordusuyla,
Zaferi kazanmıştı,yiğitler süngüsüyle,
12 mart kutlansın kahramanlık türküsüyle.
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Ben öleyim yeter ki sana zarar gelmesin,
Yüce Rabbim milletime elem keder vermesin,
Dikkat edin hainler içimize girmesin.
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
İsmail yazdıklarım tarihin ta kendisi,
Erzurum şehirlerin onurlu efendisi,
ATAM armağan etti bize yirmi üç Temmuzu.
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
İsmail Tunç
KOŞMA
Geldi geçti bir Reyhani,
Gören olmaz Erzurum'da.
Kara taştaki mercanı,
Kıran olmaz Erzurum'da.
Can emanet veren alır.
Ecel görünmezken gelir
Mezarım gurbette kalır
Soran olmaz Erzurum'da.
Erbab-ı mana çarkına
Gör kemali aşk arkına
Emrahlar geçer, farkına
Varan olmaz Erzurum'da.
Mezar olur beden beden
Sesleri gelmiyor neden
Mâna derken onikiden,
Vuran olmaz Erzurum'da.
Havada yumurtlar huma,
Kim der vebali boynuma
Sazcı derler tabutuma,
Giren olmaz Erzurum'da
Abide yaptılar kimi,
Reyhani dinle vasfımı
Benim ise mazarımı
Ören olmaz Erzurum'da.
Aşık Yaşar Reyhani
HAK YOLUNDA SERDENGEÇTİ DADAŞLAR
Niyetimiz alnımızda, gel oku!
Bakışlarımızda bak var mı korku?
Gözümüzde ne rüya var, ne uyku,
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Mazîumlann aldık intikamını,
Yüce ettik Dadaşlığın nâmını,
Kırdık zâlimlerin ihtişamını,
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Erzurumlu kahpe değil, erkektir,
Mazlum olmak, zâlim olmak demektir,
Herşey yalansa, Hak mutlak gerçektir.
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Hep arslandır, geçginimiz balamız,
Akıl verdi bize yeter Mevlâ'mız,
Yardımcımız, yumruğumuz palamız,
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar....
İran viran olmaz, Turan ağlamaz,
Kahramanlar zincir söker, bağlamaz.
Hak ateşi ışık verir, dağlamaz.
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Koca bir millet zindana tıkılmaz,
Biz ayaktayken bu vatan yıkılmaz.
Gördük ki hainler Hak'tan sıkılmaz
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Hak yerine gelsin, adalet gülsün,
Düşkünlerin zincirleri sökülsün.
Vatan için yaş değil, kan dökülsün
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Abdullah Cevdet
ESKİDEN KAR YAĞARDI ERZURUM'A
Eskiden, kar yağardı Erzurum’a.
Toprak damlarda sırt sırta yaşardık.
Sabahla leyin kalkar damlarımızı kururduk ya,, Allah
Tüneller acar, yola kavuşurduk
Eskiden, kar yağardı Erzurum’a
Henüz ayrılmamıştık,henüz bölünmemiştik
Ayni mehledeydik,zengini,fakiri,esnafı,
yoksulu, bir arada birliktik,
ve kar yağardı Erzurum’a, bembeyaz,
Henüz icat olmamıştı, kooperatifler, siteler
Dubleksler,tripleksler,olmaz olası kartonpiyerler.
Gariban sıkısınca kime gidebileceğini bilir
Zengin kimi gözeteceğini bilir,
esnafla memur gül gibi geçinip giderdi
ve kar yağardı Erzurum’a, bembeyaz lapa lapa
henüz ayrılmamıştık henuz bölünmemiştik…
memurlar bir kooperatife esnaflar bir siteye,
zenginler dubkeslere, triplesklere
garibanlar geber olan gece kondular kalmamıştı
ve kar yağardı Erzurum’a bembeyaz lapa lapa
henüz, fakir zengini hırsızlıkla
zengin, fakiri tembellikle suçlamazdı
çünkü kar yağardı lapa lapa
çünkü karin temizliği yüreklerimize
yoktu, çeşit makinelerimiz
dev ,ekran televizyonlarımız
no frost buzdolaplarımız
ama kilerlerimiz girtiğine kadar doluydu
yüreklerimiz gibi
çünkü kar yağardı Erzurum’a
çünkü kar rahmetti
çünkü kar bereketi
eskiden, kar yağardı Erzurum’a
adam boyu adamlarda adamdı o zamanlar
ne cumhuriyet caddesinde
onun bunun namusuna kötü gözle bakar
nede laf atardılar
çünkü senin namusun benim benim kisi senindi
bir idik biz idik
ve kar yağardı Erzurum’a
adam boyu ve adamlar adamdılar o zamanlar
eridik, eridik, eridik, eridik
ERZURUM'UN KURTULUŞU
Doğu Anadolu’nun bağrından kopan Erzurum
Rus demedi Ermeni demedi her engeli aştı geçti
Buram buram tarih kokan bu yerlere
Destanını yazdı geçti
Sevin,gül,oyna
Geç dadaşım bar başına
Nene Hatun tam karşımda
Gülümsüyor sanki bana
Savaş kazanıldı Erzurum da
Gerek cephede gerek meydan da
Gavur Boğanda, tabyalar da
Dadaşım en önde namlu ucunda
Dadaşlar coşar bugün bar başında
Bazen düğün bazen sofra başında
Aşıklar atışır kendi tarzında
Kurtuldu Erzurum 12 Mart’ta
Halil Çolak
ERZURUMLU DELİKANLI
Mahallede gezen toy delikanlı
Gezmelere çıkılanda gel balam
Akşam oldu, herkes evine döndü
Fiske lamba yakılanda gel balam
Aynanın önünde dur, saçın’ tara
Biryantin sür, fiyaka sat kızlara
Gombostu’ta alış tavlaya zar’a
Eve, şafak sökülende gel balam
Süzüldükçe yüreğini ezerler
Cumhuriyet Caddesi’nde gezerler
Kombinanın Bahçesi’e güzeller
Uruk olup tökülende gel balam
Bıyık burup peşlerinde gezersin
Her birine ayrı nâme yazarsın
Tersleyince yüzün’ asıp kızarsın
Pencereden bakılanda gel balam
Hafta sonu düğün dernek kurulur
Kısır Gecesi’nde baş bar vurulur
Tasına aslan südü doldurulur
Sarhoş olup yıkılanda gel balam
Türbe’ye git Hakk’a yalvar, dua et
Belki sana yardım eder ziyaret
Mantıs üstünde güveçte pişer et
Semaverler yakılanda gel balam
(15 şubat 2001 /Üsküp)
Hayati Yavuzer
ERZURUM'DA YAZ AKŞAMI
İki mevsim iç içe, bir gözde iki bakış;
Yaz eteklerde kaldı, göründü başlarda kış;
Tepelerde eflatun, mor, al bir kar başladı;
Tepeler omuz omuza bir ağır bar başladı.
Ağır aksak, belirsiz, bir ileri- bir geri.
Arıyorlar neşeği, eziyorlar kederi.
Bulut bayraklarını geriyor ufka zafer.
Minareler oynayıp, kubbeleri dövseler,
Kerpiçler yer verecek ürperip devrilecek,
Oynatacak her mezar taşını bir zemberek,
Hayat silkip atacak şu ölüm denen yası
Ve raksa kalkacaktır Aziziye Tabyası...
Tarihin sinesinde yatmış, uzanmış şehir,
Temur Ağa Barı'nın uzun vakfesindedir.
iki davul gümbürtüsü onu yerden olacak
Dikliğine dik bağlar bile hayran kalacak!
Kalk Dumlu'dan aş artık, kalk Kop'a doğru şahlan
Ey kapaklanmış yatan toprak renkli küheylan.
Kimse bilmez durgunluk hızlanışa alamet
Bekleme kıyameti,malul gazi, kıyam et!
Toprak kümelerine baktıkça ey Erzurum;
Topraktan yoğrulan ilk ceddini anıyorum.
Bil ki, ilmi irfanı garpli olan bu başın;
Kanı bir Dadaşındır,yüreği bir Dadaşın.
Tek devadır bu yanan anlıma Kop'taki kar
Hislerim sürü sürü Pasin Ovasındalar.
BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR
ERZURUM
Hani bir şehir var ya uzaklarda
Yazın unutulup kışın hatırlanan
Hali ahvali hiç bir zaman sorulmayan
Lapa lapa kar yağdı o şehrin üzerine
Örttü tüm çirkinliklerin üzerini yine beyaz örtüsüyle
Hani bir şehir var ya uzakta
Yazları serin kışları soğuk geçen
Dadaşlarının yüreğini üşütmeye gücü yetmeyen
Lapa lapa kar yağdı o şehrin üzerine
Örttü tüm yalanların üzerini yine beyaz örtüsüyle
Hani bir şehir var ya uzakta
Oy zamanı hatırlanan sonrada unutulan
Karıyla buzuyla bas basa bırakılan
Lapa lapa kar yağdı o şehrin üzerine
Örttü unutulmuşluğunun üzerini yine beyaz örtüsüyle
Hani bir şehir var ya uzaklarda
Doğu Anadolu’da dadaşlar diyarında
Lapa lapa kar yağdı o şehrin üzerine
Örttü sahte vaatlerin üzerini yine beyaz örtüsüyle
Erzurum
Zernişan Aydoğan
ERZURUM YAYLADIR YAYLA
Erzurum yayladır yayla
Kış Aşık olmuş Bahara
Fırsat vermez Yağmur yağa
Yağmur yağar, Kar da yağar
İki mevsim birden yaşar
Öğlene kadardır Bahar
Havada yine bir hal var
Yağmur yağar, Kar da yağar
Her dereden sular gelir
Görülmeye değer ildir
İlk Bahar burda güzeldir
Yağmur yağar,Kar da yağar
16.4.2007 Erzurum
Zernişan Aydoğan
ERZURUM GÜLÜM
Düşenin dostu olmaz diyorlar
Vallahi yalan inanma gülüm
Bu şehirde yüzlerce insan düşüyor
Her düşen bedene el uzanıyor
Burası nere mi! Erzurum gülüm
Dışarda yürürken çok üşüyorsun
Bir dosta rastlayınca ısınıyorsun
Yüreğindeki sevgiyi hissediyorsun
Burası nere mi! Erzurum gülüm
Yazı serin kışı ağır geçiyor
Baharın yüzünü çok az görüyor
Bu şehirde sıcak insanlar yaşıyor
Burası nere mi! Erzurum gülüm
Dim dik ayakta durur asla yıkılmaz
Yalanla dolanla hiç işi olmaz
Yardımı Allah'tan ister kula yalvarmaz
Burası nere mi! Erzurum gülüm
Azla yetinir isyan etmez şükreder
Semaya açılır nasırlı eller
Misafirperverdir bütün yürekler
Burası nere mi! Erzurum gülüm.
Zernişan Aydoğan
ERZURUM
Kafanızı biraz yormak isterim,
Bu gece kurtuluş günüyse eğer,
Erzurum’u sizlere sormak isterim.
Kitaplara sığmaz tarihi şanlı
Yediden yetmişe şehitler verdi
Kimi evliydi, kimi nişanlı.
Önlerinde saygıyla durmak isterim.
Yavuz Sultan Selim Vatana kattı
Kanuni Doğunun kalesi yaptı.
Cumhuriyetin temeli orda atıldı
Kongre salonunu görmek isterim.
Ne sandı ki düşman, bizi acaba
Nene Hatunları katmadılar hesaba
Erzurumlu Emrah, Sümmani Baba
Manalı sözleri yormak isterim.
Büyük şahsiyetler verdin Vatana
Kucak açtın Önderine Ata’na
Sana kıymet vermeyenler utana
Kem gözle bakanı vurmak isterim.
Dört kapısı vardır, hafızanda tut.
Bir Tebriz, bir Gürcü, Erzincan, Harput,
Değişmem taşını verseler yakut
Yaylasında hayal kurmak isterim.
Çifte Minareler ikiz misali
Taş Mağazaları ve Ulu Camii
Yolunuz düşerde, olur ya hani
Giderseniz selam vermek isterim.
Karasu, Aras coşkuyla akar
Tortum Şelalesi bakanı yakar
Çoruh Oltu Çayını ardına takar
Ilık sularına girmek isterim.
İkibin metrede yaylaları var
Birisi Erzurum, biri Pasinler
Palandöken, Mescit, Allahuekber
Yamacında çocukça azmak isterim.
Çat, Hınıs, Horasan, Pasinler, İspir
Gezelim tümünü gelinde bir, bir
Oltu’nun taşını bilenler bilir
Tespihini tek-tek dizmek isterim.
Uzundere, Olur, Şenkaya, Narman.
Ilıcanın suları dertlere derman
Karayazı, Köprüköy, Aşkale, Tekman
Sesinizi içimde sezmek isterim.
Pazaryolu, Merkez, ne güzel Tortum
Çağlayanı, gölü var, biliyorum
Karaçoban senide unutmuyorum
Hepinizi tek tek yazmak isterim.
Erzurumlu Merttir, dürüst hem de saf,
Sözünün eridir bulunmaz hilaf
Lokmasını böler dahası insaf
Kadrini, kıymetini yazmak isterim.
Erzurumlu olmak kolaydır sanma
Çalış hizmet eyle Aziz Vatana
Oniki Martları sakın unutma*
O’da neymiş diyene kızmak isterim.
Namusudur Özay’ın toprağı taşı
İhmal edemem ki kavim kardaşı
Doğunun sınır taşı Erzurum’un Dadaşı
Seni Bar oynarken süzmek isterim.
Özay ALTINKAYNAK
12.03.1996