14 Mart 2020 Cumartesi

İSTİKLAL MARŞIMIZ

1920 yılında zamanın Genel Kurmay Başkanı İsmet İnönü ordu adına, Milli Eğitim Bakan Vekili Dr. Rıza Nur’a memleket için bir milli marşın yazılmasını önerdi. 

Yarışma Milli Eğitim Bakanlığının genelgesiyle okullara ve basın yoluyla da Türk şairlerine duyuruldu. Yarışmaya 724 parça şiir katıldı. Bunlardan 5 tanesi milli marş olmaya layık görülerek son elemeye bırakıldı.

-1-
Türk'ün evvelce büyük bir pederi
Çekti sancağa hilal-i seferi
Kanımızla boyadık bahr-ü berri
Böyle aldık bu güzel ülkeleri.

İleri, arş ileri, arş ileri
Geri kalsın vatanın kahbeleri.
Seni ihya için ey namı büyük
Vatanım uğruna öldük, öldük
Ne büyük kaldı bu yolda ne küçük
Siper oldu sana dağlar gibi Türk.

Yürü, ey milletin efradı yürü
Ak süt emmiş vatan evladı yürü. 

Vatan evladını kurban edeli
Milletin hür yaşamaktır emeli
Veremez kimseye bir Çamlıbel'i
Bağlanır mı acaba Türkün eli. 

İleri, arş ileri, arş ileri
Çiğnenir çünkü kalan yolda geri.

Hüseyin Suat

-2-
Göz yaşına veda et
Ey güzel Anadolu
Hakkını korur elbet
Türkün bükülmez kolu.

Cenk ederiz genç, koca
Bugün değil yarın da
Yadımız ağladıkça
İzmir ezanlarında.

Hak yolunda kan olur
Dünyalara taşarız
Ya şerefle vurulur
Ya efendi yaşarız.

Her gün yeni bir hile
Arkasında satıldık
Her gün yeni bir dille
Yurdumuzdan atıldık.

Yeter ey Kabemizi
Elimizden alanlar
Alıkoyamaz bizi
Yolumuzdan yalanlar.

Kemalettin Kami

-3-
Ey Müslüman, ey Türkoğlu
Açıldı İstiklal yolu
Benim bu son günlerimdir
Diyor size Anadolu.

Çek sancağı Türk ordusu
Olmaz Türkün can korkusu.

Esarete dayanır mı Türk vatanı, Türk namusu
Bu son savaş bize farzdır
Fırsatımız gayet azdır.

Muzaffer ol da ey millet
Altın ile tarih yazdır.

Birleşelim özümüzden
Dönmeyelim sözümüzden
Hem silelim bu lekeyi
Tarihteki yüzümüzden.

İskender Haki

-4-
Altı bin yıl efendilik yaptın
Kahraman Türk idi cihanda adın
Bir ateşten siperdin İslama
Sönmeyen bir güneş gibi yaşadın.

Ey büyük ünlü milletim ileri
Hasmına çiğnetme koş bu şanlı yeri
Düşmanın bir cihansa dostun Hak
Hakkın elbette müstakil yaşamak.

Atıl, ez, vur, senindir istiklal
Ebedi parlasın şu al bayrak
Ey benim şanlı milletim ileri
Ele çiğnetme koş bu ülkeleri.

M

-5-
Yıllarca altı cephede ateşle kanlara
Türkün hilal-ü dinine düşman olanlara
Ceddin o, yıldırım gibi saldın zaman zaman
Yüksek başın eğilmedi bir an cihanlara.

Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım-şitab
Göster cihan-ı mağribe bir kanlı inkılab.

Ey mazi-i havariki bin dasitan olan
Garbın zalam-ı zulmüne yüz yıl kılınç salan
Arslan yürekli ordu/ demir giy, silah kuşan
Zira hududu kapladı ateşle kan duman.

Arslan mücahit ordusu, ey haris-i salah
Destinde seyf-i hak gibi bin şanlı bir silah
Açtın sema-yı millete pür nur bir sabah
Ati bizim, bizim artık vatan, zafer, felah.

Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım şitab
Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkilab.
  
Mehmet Muhsin

Para ödülü nedeniyle yarışmaya katılmayan Mehmet Akif ‘in ikna edilerek yarışmaya katılması sağlandı. Mehmet Akif’in şiiriyle birlikte diğer şiirler, askeri birliklere gönderilerek, asker üzerinde tesiri en fazla olan eserin Mehmet Akif’in şiiri olduğu belirlendi.


Mehmet Akif’in Marşı, Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından Meclis’te okundu. Büyük bir coşkuyla dinlenen marş, sık sık alkışlarla kesildi. 12 Mart 1921 tarihinde öğleden sonraki oturumda KAHRAMAN ORDUMUZA ithaf edilen marş, İSTİKLAL MARŞI olarak kabul edildi.

İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettigi günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arsa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy