20 Kasım 2017 Pazartesi

MAKİNİST UYUMA

Çocukluğumuzun Erzurum'unda sinemanın önemli bir yeri vardı. Günlük gazetelerin 3-4 günde ancak elimize geçtiği günlerde radyodan sonra bizleri dış dünyaya bağlayan bir zaman tüneli idi sinemalar. Hepimiz gösterilen filmde kendimizi bir kahramanla özdeşleştirirdik, ve genelde o kahraman filmin esas oğlanı olurdu. Sinemadan çıktığımızda sokak aralarında veya bacalarda filmde gördüklerimizi uygulardık. 

Gösterilen filmler ailece ve çoluk çocuk gidilecek türdendi,  kültür yozlaşması henüz başlamamıştı. Yerli olsun, yabancı olsun filmlerde sakıncalı sahneler olmazdı. Demekki müthiş bir denetim mevcuttu.

Önceleri; Tümen Sineması, Doğu Sineması, Gazi İlkokulu Sineması, Halkevi Sineması, Saray Sineması ve Kültür Kurumu İlkokulunun Vakıf Evleri tarafındaki yan sokağı içerisinde Erzurum'un ilk açık hava sineması mevcuttu. Daha sonra Arı, Gürpınar ve Güneş Sinemaları açıldı. 

Halkevi Sinemasında daha ziyade belgesel nitelikte, halk ile öğrencilerin belirli konularda bilgilendirilmesini sağlayacak filmler gösterilirken; Gazi İlkokulu Sineması ikinci vizyon yerli filmler getirirdi. Arı ve Gürpınar Sinemaları ise faaliyete geçer geçmez Erzurum birinci vizyon filmler ve galalarla tanışmaya başladı. Rahmetli Cahit Gürpınar ve firması Dadaş Film ise bu konuda adeta lokomotif oldu. "Mezarımı Taştan Oyun Filminin galası için Erzurum'un Hüseyin Peyda'yı ağırlaması o günlere rastlar.

Erzurum Sinemalarında genelde asla uyulmayan yasaklar olurdu! Gündüz ve gece ayni film gösterilmesine rağmen matineye (gündüz gösterimi) çoluk, çocuk alınırken suarede (gece gösterimi) belediyenin koyduğu bir yaş sınırı vardı,belli bir yaşın altı alınmazdı ancak buna uyanda olmazdı. Rahmetli dedemin bilet aldığı halde beni paltosunun altına saklayarak içeri soktuğunu ve Refik amcanın da görmemezlikten geldiğini çok iyi hatırlarım.  Birde sigara  yasağı! Asla uyulmayan o komik yasağı unutmamak gerek. Lambalar söner sönmez daha film başlamadan sigaralar yakılırdı. Hemde yasakları uygulamak amacıyla her sinemaya görevli olarak giren belediye zabıtaları (çarşı ağaları) en başta sigaralarını yakan olurlardı. Sigara dumanı; sinema makinesinden perdeye ulaşmaya çalışan ışık huzmesinin arasından tavana doğru simsiyah bir bulut gibi yükselmeye  başlardı. Çarşı ağası kendi sigarasını avuç içi yaparak sağa sola göstermelik "hop-mop" derdi  ama kendisi dahil herkes bildiğini okurdu.

Fazla acıklı Türk  Filmlerinde Güneş Sineması kadınlara özel  matine uygulardı. Film ağlatacak bir film ise rahat ağlasınlar diye çarşamba günleri saat 14.00 de Bayanlar Matinesinde yalnız bayanlara gösterilirdi. Hülya Koçyiğit'li "Vurun Kahpeye" filminden çıkacak yengemi beklerken bayanların tümünün ağlayarak dışarı çoktığını hatırlarım.

Ve es kazara gösterim esnasında film kopmasın! Tempo halinde ayaklar yere  vurulur, çalabilenler ıslık çalar, ıslık çalamayanlar ise "makinist uyuma" diye bağırırdı. Taki film yeniden başlayıncaya kadar.

1964 yılında Arı Sineması açılmış ve  Kirk Douglas'lı "Spartaküs" filmi ile gösterime başlamıştı. Ayni günlerde yaklaşan karne ve sınav dönemi nedeni ile 4 ncü sınıf öğrencisi olduğum Erzurum Erkek Sanat Entitüsü idaresi yaptığı bir duyuru ile sınav haftası boyunca sinemalara gidilmesini yasaklamıştı. İşime gelmediği içinde bu yasağı haliyle büyüklerimle paylaşmamıştım. Film kadar uzun süre inşasını ve açılışını beklediğimiz  Erzurum'un en modern ve yeni sinemasını da merak etmekteydim. Akşam yemeğinden sonra dedemle sinemanın yolunu tuttuk, bilet kontrolünden geçer geçmez müdür yardımcılarımızdan Faik bey ile burun buruna geldik. Faik bey bana hiddetle bakarken ben dedeme bir çırpıda durumu anlattım ve rahmetli burada kal diyerek Faik beyin yanına gitti. Yanıma döndüğünde ise bana kırıldığı her halinden belli idi. Film boyunca ve ara verildiğinde benimle hiç konuşmadı, eve dönerken ise yol boyunca bana nasihat etti, kendisini utandırdığımı belirtti. Faik bey ile ne konuştuklarını ise asla anlatmadı, işin tuhafı okulda Faik beyde hiç bir şey olmamış gibi davrandı.