28 Kasım 2008 Cuma

BAR


Yüzyılların ardından kopup gelen bir vakar,
Kahramanlık, yiğitlik, erlik destanıdır bar.

Bu oyunda gör bizi, geçme sakın ıraktan,
Gözün varsa seçersin, bar'da karayı ak'tan.

Bir savaş seyri vardır, dadaşın her bar'ında,
Görünce kanın kaynar, o an damarlarında.

Doyum olmaz bir görsen, Köroğlu'nun barı'nı,
Güvenirsin gücüne, düşünmezsin yarını.

Dumlu'dan ta Basra'ya çağlayan selimiz var,
Bahtımız kara değil, bu gün Karasu kadar.

Bingöl yaratmadı mı, kan çağlayan Aras'ı,
Hazar çalkalanırken, kanar Türk'ün yarası.

Aman Aras, han Aras, Bingöl'den kalkan Aras,
Al başımdan sevdanı, Hazar'da çalkan Aras.

Dadaş çelik bir yaydır, onu germeye gelmez,
Çağlayan bir sel olur, dağlara da baş eğmez.

Yayla bulutu gibi, yükselir yavaş yavaş,
Sonra birden sel olur, köpürür coşar dadaş.

Doğu'nun sınır taşı, Erzurum'un dadaşı,
Efesi var İzmir'in, eğilmez Türk'ün başı.

Bar başlıyor, barbaşı sallarken mendilini,
Gözüne al dadaşım, gönülden sevdiğini.

Dinle, davul ne diyor dan dan dan,
Ben bu sese vurgunam can can can.

Atalar yurt sevmeyi davuldan öğrendiler,
Bu ilk barın adına, "Sarhoş Barı dediler.

Dadaşlar ağır ağır bir halka çevirdiler,
Yurda kurban yiğitler, bu halkaya girdiler.

Kanları kaynaştıran bir ses çıktı zurnadan,
Dağlar gibi dadaşlar, kımıldandı durmadan.

Tanrım, bu ne duruştur, gözler halkalanıyor,
Ufuklar bayraklaşmış, cihan dalgalanıyor.

Silkin ey Palandöken, dök başından kar'ını,
Dadaş oynarken, gösterir senin vakarını.

Vur davulcu tokmağı, candan coşsun dadaşım,
Çal zurnacı, oynasın dadaş, dönüyor başım!...

Sadi (Sadettin) Akatay