27 Şubat 2011 Pazar

TORUN


O ilk torundu 1954 yılıydı, 6 yaşındaydı ve Mayıs ayına rastlayan o ramazanda ilk defa tam gün ve tam ay oruç tutuyordu. Babasının babası (efendi babası) ve babaannesinin ilgi odağındaydı. İftara yakın unutarak bir şey yiyip içmemesi için adeta bu ikisi arkasında dolaşıyorlar, torunun çok bunaldığı günlerde bir şekilde onu avutacak, susuzluğunu unutturacak çareler buluyorlardı.

Efendibabası oruçlu torunun elinden tutarak, o sene ikindi namazından önce vaaz için Erzurum’un camilerini dolaşan Mehmet Sıddık Hoca Efendiyi izliyordu. Hoca efendinin nasihatlerini küçücük hikayelerle süslemesi torunun ilgisini çekiyor, anlatılanları bütün dikkati ile dinliyor, camide konuşulmayacağı kendisine öğretildiği için anlamadıklarını ise soramıyordu. İkindi namazından sonra alınan iftarlıkla birlikte evin yolu tutulurken Efendibaba torunun aklında kalanları yokluyor ve bu arada anlamadıklarını anlatmaya çalışıyordu.

Torun her akşam oruç vaktinin bittiğini haber veren o müjdeci gümbürtünün kimden ve nereden geldiğini merak ediyor, lezzetli iftarlıkların yenme zamanı geldiğini adeta unutarak efendibabasına; top olduğunu öğrendiği o gümbürtünün kaynağını soruyordu. Torununun merakını gidermek için mi yoksa dikkatini iftara vermesini sağlamak için mi bilinmez efendibaba; “Haydi orucumuzu açalım yarın seni top zamanı oraya götüreceğim” sözünü verdi.

Ertesi günü ikindi dönüşü efendibaba ve torun topun olduğu kalenin yolunu tuttu. Bugün çok kısa görünen o mesafe o gün torunun adımları ile ve sigara tiryakisi efendibabanın sabrı ile çok uzun bir yoldu; Dere Mahallesinden Kale'ye.



Vakitli olarak topun başına gelindiğinde hazırlık yapılıyor “efendibabanın tabiri ile top dolduruluyordu bu nedenle de kalabalık bir meraklı topluluğu tel örgülerin dışında tutuluyordu. 

Top olduğu söylenen tekerlekli boru ucundan duman çıkarak ve içinden bir şeyler dışarı fırlatarak korkunç bir gürültü çıkardı. Caferiye camisinde çeşmeden oruç açılarak telaşla evin yolu tutuldu, efendibaba bir şeyler söylüyor fakat torun duymuyordu, yalnızca oynayan dudakları görüyordu. Gürültü adeta sağır etmişti. Eve geldiğinde bağıra, bağıra izlenimlerini kendisine sarılan babaannesine anlatıyordu.

Erzurum'da kışın etkisi yavaş, yavaş kaybolurken oturdukları evin bulunduğu Bican Çıkmaz sokağın ortasında, bacalardan kürünmüş karlar halen öbek halinde duruyordu, zorlu ve bol karlı bir kış nedeni ile erimeye fırsat bulamamışlardı. Üstü kapkara bir renkte olan kar yığını azcık eşelendiğinde bembeyaz bir renge bürünüyordu. Erimesi haziran sonunu bulacak gibiydi. Buda o bayramın karlı geçeceğini, sokaktaki oyun alanlarının kar altında olması nedeni ile çocukların arife günü topladıkları fındıklarla kuyucuk oyunu oynayamayacakları ve sokaktan uzaklaşacakları anlamına geliyordu. Bayramda çocuklara oyun alanı açmak ve kar yığınının hızlı erimesini sağlamak için, hafta sonu sokaktaki kar öbeğini parçalayıp yaymaları gerekiyordu ve bu yapılacaktı. 

ERZURUM TATAR BÖREĞİ


Malzemeler; 200gr kıyma, 1 yemek kaşığı ince kıyılmış maydanoz, 1 küçük soğan , taze çekilmiş karabiber, 1,5 çorba kaşığı su, 250gr un, 250gr yoğurt bir tutam kuru nane, 50gr tereyağı.

Hamur iyice yoğrulduktan sonra kalınca yufka halinde açılarak 3 cm eninde şeritler halinde kesilir. Elde edilen şeritler üst üste dizilerek çaprazlama darbelerle üçgen halinde kesilerek kaynayan suya atılarak haşlanır. Suyu süzüldükten sonra tepsiye alınır, üzerine bol sarımsaklı yoğurt ve kızgın tereyağı dökülür. 


Bunun üzerine zevke göre, ya kavrulmuş kıyma veya küçük küçük doğranmış ve tereyağında pembeleşin-ceye kadar kavrulmuş soğan ile maydanoz ve  nane dökülür, sıcak olarak yenir.

Kaynak-Hatice Püskülcü

23 Şubat 2011 Çarşamba

İSPİR KADIOĞLU MEDRESESİ


İspir Kadıoğlu Medresesi; İspir ilçesi Çarşı Câmii yakınlarındadır. Kitabesinden öğrenildiğine göre; Erzurum Müftüsü Kâdızâde Mehmed Efendi tarafından 1725-1726 yılları arasında yaptırılmıştır.


Kadıoğlu Medresesi Klasik Osmanlı medrese tiplerinden farklıdır. Dikdörtgen planlı olarak kesme taştan yapılmıştır. Giriş kapısından küçük bir avluya girilmekte olup bu avlunun etrafında 10 medrese hücresi bulunmaktadır. Medrese hücrelerinde Ocaklar ve nişler yer almaktadır . 


Yapı dıştan toprakla örtülü olup, ders odaları avluya açılan pencerelerden ışık alır.

20 Şubat 2011 Pazar

İLGİ BEKLEYEN ESERLERİMİZ

Aşağı Habip Efendi Mahallesi Camii
Boynu Bükük Yayla Palas
Lala Paşa Hamamı
Rabia Ana Türbesi  

BENİM EVİM KAYBOLDU GİTTİ BARİ SEN KORU!

Aşağı Habib Efendi Mahallesinde Bir Evimiz
Aşağı Habib Efendi Mahallesinde Başka Bir Evimiz
Narmanlı Mahallesinde  Bir Evimiz

14 Şubat 2011 Pazartesi

13 Şubat 2011 Pazar

KURUYAN ÇEŞMELER

Gavurboğan Mahallesinde Kuru Çeşme ve kaybolmaya yüz tutmuş kabir "TEK MEZAR"
Gavurboğan Mahallesinde başka bir Çeşme
Kasım Paşa Çeşmesi
Kurumuş Rabia Ana Çeşmesi ve sahipsiz türbesi
Üç Kümbetlerde garip bir çeşme
Üç Kümbetlerde bir çeşme daha
Gülahmet'de henüz kurumamış ama nafile içilmez 

BENİM EVİM KAYBOLDU GİTTİ BARİ SEN KORU!


      


  














ERZURUM'DA İNŞA EDİLEN GARİP ŞEYLER

Asri Mezarlığın taş kapısı yerine yapılan garip kapı
Kale dibine yapılan garip nesne! Acaba ne?
Lala Paşa önüne yapılan dokuya uymayan çeşme
Taş Mağazalar girişine yapılan havuz!

ERZURUM'DA ANLAMSIZ AĞAÇ KATLİAMI

Katliamdan önce Çifte Minareler
Katliamdan sonra Çifte Minareler

ERZURUM'DA ANLAMSIZ AĞAÇ KATLİAMI

Ilıca'da ağaçları katledilen park
Ilıca'da ağaçları katledilen başka bir park
Ilıca'da ağaçları katledilen başka bir park
Ilıca'da ağaçları katledilen başka bir park

ERZURUM'DA ANLAMSIZ AĞAÇ KATLİAMI

Gürcü Kapı katliamdan önce
Gürcü Kapı katliamdan sonra

ERZURUM'DA ANLAMSIZ AĞAÇ KATLİAMI

Taşhan Katliamdan önce
Taşhan Katliamdan sonra

ERZURUM'DA ANLAMSIZ AĞAÇ KATLİAMI


Katliamdan önce Lala Paşa Camii
Katliamdan sonra Lala Paşa Camii