Serdar Sengir 1983 yılında Erzurum’da doğdu. Kendisini aşağıdaki şiiri ile anlatıyor.
Seksen üç yazıydı ben doğduğumda
Kenan efendinin hüküm sürdüğü zamanlar
Az kaldı adımı Kenan koyacakmış babam yağcılık olsun diye
Kızamık çıkarmadım diye berbere götürmüş
Ensemden kan almaya
Kimisi adam olmaz demiş benim için, kimisi olmadı veririz bir terziye demiş
Kimi de hüzünleri tutuşturmuş körpe ellerime
Seksen dokuz kışında zatürre olmuşum
Anadolu kışı ezmiş ciğerimi
Anacığım kadınlar hamamında iyice terletmişti beni
Dönerken elinden kaymışım
Hava buzmuş
Ben ölmeyim diye atmış kendini yerlere ve bacağını sürütmüş nankör buzcuklara
Kendi başıma ve isteyerek ağladığımda doksan dörttü
On bir yaşındaydım…
Oruç tutuyordum iyiden iyiye
Sabahtan öğleye kadar
Sonra yarım ekmek ve şeker
Ver elini viran evler
İftarı bekliyordum inadına açmışım gibi
Sevmiyordum bilyeleri kaybetmeyi
Bir de büyüyünce ne olacaksın sorularını
Adam olacağım ulan diyemiyordum haliyle
Bilmiyordum adamlığı
Doksan sekizdi yokluklara sarılmayı öğrendiğimde
Bu sefer sevgili için ağlama zamanı geliyordu
Ağlıyordum…
Kaybetmeyi öğreniyordum usulca
Rüyalarıma giren kadınlar oluyordu ara sıra
Ve iki tane bin zamanında aşkı tatmaya başlıyordum
Hayatı tek başıma göğüslemeyi öğrenişimin miladıydı
Çalışmaya başladığım zamanlar
Amelelik yapıyordum inadına
Bir de ucuz kahve köşelerinde vatan kurtarıyordum
İnsanları yargılıyordum müziğinden ve renginden ötürü
Yıkıl ulan diyerek hem de!
Akşamları yargıladığım müzikleri dinliyordum kendime inat
Yatağımın içinde, inatla dinliyordum
Seviyordum ne de olsa
Kışın karlara imza atıyordum
Bir de cenneti parsellemiştim kendime
Dedim ki kendi kendime birazda devlete hizmet edelim
Gittim memur oldum bir fakirhanede
Galiba iki tane bin yılda burada öleceğim…
Kenan efendinin hüküm sürdüğü zamanlar
Az kaldı adımı Kenan koyacakmış babam yağcılık olsun diye
Kızamık çıkarmadım diye berbere götürmüş
Ensemden kan almaya
Kimisi adam olmaz demiş benim için, kimisi olmadı veririz bir terziye demiş
Kimi de hüzünleri tutuşturmuş körpe ellerime
Seksen dokuz kışında zatürre olmuşum
Anadolu kışı ezmiş ciğerimi
Anacığım kadınlar hamamında iyice terletmişti beni
Dönerken elinden kaymışım
Hava buzmuş
Ben ölmeyim diye atmış kendini yerlere ve bacağını sürütmüş nankör buzcuklara
Kendi başıma ve isteyerek ağladığımda doksan dörttü
On bir yaşındaydım…
Oruç tutuyordum iyiden iyiye
Sabahtan öğleye kadar
Sonra yarım ekmek ve şeker
Ver elini viran evler
İftarı bekliyordum inadına açmışım gibi
Sevmiyordum bilyeleri kaybetmeyi
Bir de büyüyünce ne olacaksın sorularını
Adam olacağım ulan diyemiyordum haliyle
Bilmiyordum adamlığı
Doksan sekizdi yokluklara sarılmayı öğrendiğimde
Bu sefer sevgili için ağlama zamanı geliyordu
Ağlıyordum…
Kaybetmeyi öğreniyordum usulca
Rüyalarıma giren kadınlar oluyordu ara sıra
Ve iki tane bin zamanında aşkı tatmaya başlıyordum
Hayatı tek başıma göğüslemeyi öğrenişimin miladıydı
Çalışmaya başladığım zamanlar
Amelelik yapıyordum inadına
Bir de ucuz kahve köşelerinde vatan kurtarıyordum
İnsanları yargılıyordum müziğinden ve renginden ötürü
Yıkıl ulan diyerek hem de!
Akşamları yargıladığım müzikleri dinliyordum kendime inat
Yatağımın içinde, inatla dinliyordum
Seviyordum ne de olsa
Kışın karlara imza atıyordum
Bir de cenneti parsellemiştim kendime
Dedim ki kendi kendime birazda devlete hizmet edelim
Gittim memur oldum bir fakirhanede
Galiba iki tane bin yılda burada öleceğim…