Yıpranmış çehresinde asırların izi var,
Çökmüş harabelerle, dile gelse bu diyor.
Bize neler anlatır, burada olup bitenden,
Çürümüş bir iskelet ayrılır gibi tenden.
Zamanın kahredici pençesinde yıpranmış,
Her adımda bir eser, içinden sönüp yanmış.
Eski kubbeler ile bu gün hâlâ yaşıyor,
Ölmez Türk sanatının şerefini taşıyor.
Şimdi bu eserlerin önlerinde duralım,
Titizlikle işlenen Türk işine bakalım.
Çifte Minareler’e takılıyor gözümüz,
Burada bizim olan, bu bizim iç özümüz.
Sanatın harikası yeşil çinide bile,
Maziden akislerle, sanki geliyor dile.
Burda mermer yerine işlenmiş yeşil çini,
Görenlerin her zaman aydınlatır içini.
Çöken hamamlarının kurnasında, tasında,
Yosun tutmuş duvarlar, buğulanır pasında.
Mecal kalmamış artık şadırvan ortasında,
Eriyerek dökülmüş zamanın potasında.
Camilerin içinde saklıdır hatıralar,
Sanki kulağımızda, onların sesleri var.
Bu anda, kafanızda binbir macera yaşar,
Bu ölmez hatıralar, benliğinizden taşar.
Ey bu mısralarımı okuyan Türk gençliği,
Anlatılmakla bitmez, Türk’ün sanat benliği.
Bu kudretin önünde saygıyla eğilelim,
Bu ölmez eserleri korumayı bilelim.
Kemal ÇORUH