Yine kaplamış sessiz nağralar Aziziye Tabyaları ‘nı,
Yine rüzgarlar esip duruyor kan kokularıyla
Poyrazdan Kıble ‘ye,
Çimenler yine kankırmızı,
Çiçekler yine kankırmızı,
Yine kankırmızı otlar,
Tozlar-topraklar kankırmızı,
Kayalarda Nine Hatun ‘un tomurcuk açan nağraları,
Taşlarda Kasap Maviş ‘in vecde gelen kanları,
Bu tabyalarda şaha kaldırdı bir büyük iman
İnsanları.
Bir yaralı Erzurum boşandı bu tabyalara
Atardamardan fışkıran kan gibi,
Patlamaya yıllar yılı susamış
Volkan gibi…
Sabah ezanları henüz verilmekteydi minarelerden,
Bebekler daha süt üstündeydi,
Yaşlılar seccadelerde,
Birdenbire sopalar, değnekler, taşlar, satırlar belirdi
Ellerde.
Selin ovadan dağlara yürüdüğünü
Ömründe ilk kere gördü tarih,
Erzurum ‘dan Aziziye Tabyaları ‘na yukarı akan bir sel,
Bir insan seli,
Bir sel ki;
Dipten üste vuran, kükremiş depremler gibi,
Bir sel ki;
Her damlası bir insan,
Her damlası kadın, erkek,
Yaşlı, genç,
Her damlası
Can.
Satırlar işledi düşman etine-kemiğine,
Teberler, keserler, baltalar, taşlar,
Parçalandı uzuvlar,
Kopup savruldu başlar,
Kolu kalkmayan yaşlıların kolları kalkar oldu,
Kötürümler ayaklandı,
Dili açıldı dilsizlerin,
‘Allah! ..’ Deyip vurdu gelinler, kızlar,
Yaşlılar, gençler, sabiler,
Tabyalar tabya oldu olalı
Böyle savaş
Görmediler.
Kartallar gibi çullandı silahsız insanlar
Erzurum ‘a göz dikmiş düşmana,
Vurdular taşlarla, bıçaklarla, keserlerle,
Küreklerle, bellerle, kazmalarla,
Vurdular Çifte Minareler ‘in hakkı için,
Yakutiye ‘nim hakkı için,
Üç Kümbetler ‘in,
Tepsi Minare ‘nin,
Karanlık Kümbet ‘in,
Gümüşlü Kümbet ‘in hakkı için vurdular,
Toplarla, tüfeklerle gelen düşmanı
Durdurdular.
Ne civanlar, ne yaşlılar düştü bu toprağa,
Tabyalar için, yurt için, namus için,
Ne delikanlılar,
Ne kızlar,
Ne gelinler,
Ne bir kez acıdılar canlarına,
Ne canlarını esirgediler.
Mert gelmişlerdi bu dünyaya,Mert gittiler.
Neye uğradığını bilemedi ki; bile düşman,
Zira; dönmüştü tabyalar yiğitler harmanına,
Top-tüfek işleyemez olmuştu
Kızına, kadınına,
Bir yanda feryatlar, bir yanda Allahuekber ‘ler,
Savruldu tabyalar göklere tiftikler gibi,
Keserler indi tepelerden,
Şişler saplandı bedenlere,
Görünmez oldu toprak
Kesilmiş ayaklardan, başlardan, ellerden,
Nağralar nağralara karışıp indi
Yücelerden.
Onun için azizler kadar azizdir
Aziziye Tabyaları,
Onun içindir ki; dikilmiştir başları göklere,
O yüzden sarıp sarmalarlar kollarıyla Erzurum ‘u,
O yüzden kuşatırlar ufukları bir baştan bir başa,
Bilirler varlıklarını borçlu olduklarını
Dadaş ‘a.
İsmet Barlıoğlu