Sabaha karşı, alaca karanlıkta,
İstasyonda, tren yolu boyunca,
Yüzükoyun yatırılmış, kurbanlık koyun gibi savunmasız insanlar…
Sıra ile boyunları vurulmakta,
Enselerinden kalkan, baltaların ağzından karların üstüne sıcak kan damlamakta…
Önce,
Kuyular kazdırılır tutsaklara,
Sonra,
Kuyuların başında,
Elleri bağlı, ölüm için tek sıra…
üngülenen itilir kuyuya.
Ağlamıyor, merhamet, dilenmiyor hiçbiri.
Kelime-i tevhiddir son sözleri.
Kan gövdeyi sürükler.
Yanıkdere'de.
Burada işlenir en kötü, en korkunç, en vahşi cinayetler,
Toplu insan kıyımının en canavarcası, en adisi.
Yanıkdere bir ölüm vadisi...
Gözleri oyulmuş, kesik başlar.
Delik, deşik gövdeler,
Doğranmış kollar, bacaklar, karışmış birbirine.
Her tarafta bir mevta,
Dağ, taş insan naaşı,
Tanınmaz , bilinmez,
Bu kimin gövdesi, bu kimin başı ?
Yanıkderede ölüm, ölünün arkadaşı.
Dr. Osman ARI’nın
“Erzurum Kalesi Sabahı Bekliyor” isimli kitabından alınmıştır.
“Erzurum Kalesi Sabahı Bekliyor” isimli kitabından alınmıştır.