Vatandaşın dertleri, darlık darlık üstüne
Bir destanım var size, varlık varlık üstüne
Elli sene önceki Erzurum’dan sözüm var
Kütüğünde kayıtlı şükür benim özüm var
“Bin bereket var idi” diyorlarsa eskiler
Bu gerçeğin ispatı; Erzurum’da bir “kiler”
Erzurumlu ne yapsın, zalim kış var dokuz ay
Beyaz günler tükenmez, tipi, boran, tufan var
Bir senelik erzakı doldurdu mu kilere
Keder gelmez reise, hem de evdekilere
Karakışı düşünür, tedbir alır her işte
Güzden yapar doldurur, sandıklara erişte
Tahta anbar dolardı yüz on batman un ile
Yatak, yorgan, bardanı hazır durur yün ile
Yeşil soğan düğlenmiş, sırıklara asılmış
Civil peynir, sücükle bir tuluğa basılmış
Sarı yağı eritir, kazanlara koyardık
Bu bolluğa bakınca bir senelik doyardık
Yıldızkökü, pürçüklü, kartol, şalgam kuyuda
Taze kalır toprakta, gövdesi de suyu da
Kavurmalık kesilir, bir inekle üç koyun
Kızartırken başlardı tandır başında oyun
Tirit yeme safası, unutulmaz bir anı
Geri dönmez o günler, hani dostlarım hani
Çuvalında pirincin, göremezdin bir leke
Kavurmanın kıymanın yeri malum, “teneke”
Sıra sıra küplerde çeşit çeşit turşular
Nasibini alırdı tas tas konu komşular
Bana verin çortutu, başka ikram istemez
Sizin olsun bal kaymak, sizin olsun o pekmez
Bir çiviye takılmış lobiyanın torbası
Ekşi pestil, kızılcık, meyvelerin zorbası
Kelle kelle lahana arıstahta asılı
Kuş sütü de bulursun bu kilerde hasılı
Pestil ile cevizi her gün dürüm yapardım
Bazen dalak balından birkaç parmak yalardım
Alışkındı kilere çekemezdim ayağım
Bu sebepten anamdan vardı dayağım
İhsan Coşkun, bu bereket destanlara sığar mı
Al fileyi gir kuyruğa bak bakalım et var mı
Mışıl mışıl uyurdu minderinde Mestan’ım
Tazelendi dertlerim, burada bitsin destanım
Bir destanım var size, varlık varlık üstüne
Elli sene önceki Erzurum’dan sözüm var
Kütüğünde kayıtlı şükür benim özüm var
“Bin bereket var idi” diyorlarsa eskiler
Bu gerçeğin ispatı; Erzurum’da bir “kiler”
Erzurumlu ne yapsın, zalim kış var dokuz ay
Beyaz günler tükenmez, tipi, boran, tufan var
Bir senelik erzakı doldurdu mu kilere
Keder gelmez reise, hem de evdekilere
Karakışı düşünür, tedbir alır her işte
Güzden yapar doldurur, sandıklara erişte
Tahta anbar dolardı yüz on batman un ile
Yatak, yorgan, bardanı hazır durur yün ile
Yeşil soğan düğlenmiş, sırıklara asılmış
Civil peynir, sücükle bir tuluğa basılmış
Sarı yağı eritir, kazanlara koyardık
Bu bolluğa bakınca bir senelik doyardık
Yıldızkökü, pürçüklü, kartol, şalgam kuyuda
Taze kalır toprakta, gövdesi de suyu da
Kavurmalık kesilir, bir inekle üç koyun
Kızartırken başlardı tandır başında oyun
Tirit yeme safası, unutulmaz bir anı
Geri dönmez o günler, hani dostlarım hani
Çuvalında pirincin, göremezdin bir leke
Kavurmanın kıymanın yeri malum, “teneke”
Sıra sıra küplerde çeşit çeşit turşular
Nasibini alırdı tas tas konu komşular
Bana verin çortutu, başka ikram istemez
Sizin olsun bal kaymak, sizin olsun o pekmez
Bir çiviye takılmış lobiyanın torbası
Ekşi pestil, kızılcık, meyvelerin zorbası
Kelle kelle lahana arıstahta asılı
Kuş sütü de bulursun bu kilerde hasılı
Pestil ile cevizi her gün dürüm yapardım
Bazen dalak balından birkaç parmak yalardım
Alışkındı kilere çekemezdim ayağım
Bu sebepten anamdan vardı dayağım
İhsan Coşkun, bu bereket destanlara sığar mı
Al fileyi gir kuyruğa bak bakalım et var mı
Mışıl mışıl uyurdu minderinde Mestan’ım
Tazelendi dertlerim, burada bitsin destanım
İhsan Coşkun