13 Eylül 1924 tarihinde merkezi Hasankale olan, Hınıs, Horasan, Narman ve Erzurum’u da içine alan şiddetli bir deprem olmuş, ovadaki köylerde ve Hasankale merkezde büyük hasar oluşmuştu.
Eşi Latife Hanım ile birlikte Orta Karadeniz’de yurt gezisinde olan Mustafa Kemal gezisini yarıda bırakarak Erzurum’a yöneldi. Yanında Eşi Latife Hanımın dışında Hamdullah Suphi Tanrıöver, Kılıç Ali, Rauf Orbay, Cumhurbaşkanlığı Başkâtibi Tevfik Bey, Başyaver Rusuhi Bey, Muhafız Kıtalar Komutanı İsmail Hakkı Tekçe, Yaveri Muzaffer Bey ve Özel Kalemi Memduh Bey bulunmaktaydı. 30 Eylül 1924 tarihinde zorlu bir yolculuktan sonra deprem bölgesine ulaşıldı.
Bölge depremden kaynaklanan hasar dışında bütünüyle perişan durumda ve yokluk içerisinde idi. Bir çok yaralı olmasına rağmen hekim yok denecek kadar azdı. Halk ve hayvanları barınak sız kalmıştı.
37 gün burada kalan Mustafa Kemal, Ankara ile yürüttüğü ısrarlı ve kesin bir haberleşme ile yeteri kadar hekim ve hemşire atanmasını sağlayacak, zorlu bir kışın yaklaştığı bölgede konut ve barınak sorununu çözecek, Cumhurbaşkanı olarak her sıkıntının giderilmesi için bizzat ilgilenecekti.
Atatürk kendisinin ve Ülkenin en sıkıntılı ve yardıma ihtiyacı olduğu zaman yanında olan Erzurumluları yaşadıkları felaketi atlatmakta yalnız bırakmamıştı.
Erzurum’a geldiğinde verdiği demeçte Mustafa Kemal:
"Muhterem hemşehrilerim kahraman Erzurumluların bugün hakkımda gösterdikleri samimî,
mertçe, sevgi dolu gösterilerden dolayı fevkalâde memnunum. Benim buraya ilk gelişim,
bütün milletin ateşten bir çember içine alınmış olduğu bir zamana tesadüf
etmişti. Bütün millet, bu çemberin içinden nasıl çıkacağını düşünmekle
meşguldü. Memleketin batı bölgesi düşman ayaklarına terk edilmiş ve oradaki
halk silâha sarılmış, buranın halkı ise memleketin felâketten kurtulması için
ayağa kalkmış, her şeyi yapacak bir vaziyette idi. Ben işte böyle bir zamanda
Erzurum'a geldim. Burada gördüğüm samimiyet, mertlik, vefakârlık benim,
memleketi kurtarmak için her türlü fedakârlığı yapmam hususundaki karar ve
kuvvetimi artırmış idi. O zamanki vaziyetimi çok iyi biliyorsunuz. Burada
rütbemi, resmî mevkiimi, üniformamı attım ve bütün kâinata ilân ettim ki
milletin sinesinde bir ferdim!" dedi.