13 Mart 2010 Cumartesi

ERZURUM'DA YAZ AKŞAMI

İki mevsim iç içe, bir gözde iki bakış;
Yaz eteklerde kaldı, göründü başlarda kış;

Tepelerde eflatun, mor, al bir kar başladı;
Tepeler omuz omuza bir ağır bar başladı.

Ağır aksak, belirsiz, bir ileri- bir geri.
Arıyorlar neşeği, eziyorlar kederi.

Bulut bayraklarını geriyor ufka zafer.
Minareler oynayıp, kubbeleri dövseler,

Kerpiçler yer verecek ürperip devrilecek,
Oynatacak her mezar taşını bir zemberek,

Hayat silkip atacak şu ölüm denen yası
Ve raksa kalkacaktır Aziziye Tabyası...

Tarihin sinesinde yatmış, uzanmış şehir,
Temur Ağa Barı'nın uzun vakfesindedir.

iki davul gümbürtüsü onu yerden olacak
Dikliğine dik bağlar bile hayran kalacak!

Kalk Dumlu'dan aş artık, kalk Kop'a doğru şahlan
Ey kapaklanmış yatan toprak renkli küheylan.

Kimse bilmez durgunluk hızlanışa alamet
Bekleme kıyameti,malul gazi, kıyam et!

Toprak kümelerine baktıkça ey Erzurum;
Topraktan yoğrulan ilk ceddini anıyorum.

Bil ki, ilmi irfanı garpli olan bu başın;
Kanı bir Dadaşındır,yüreği bir Dadaşın.

Tek devadır bu yanan anlıma Kop'taki kar
Hislerim sürü sürü Pasin Ovasındalar.

BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR