
Betül Dövenler, Ziya Akpolat ve Merhum Suat Işıklı yönetimindeki THM korolarında görev almış, Suat Işıklı, Mehmet Çalmaşur ve Fuat Lehimler ile çalışma fırsatı bulmuştur.
Erzurum ve Erzurumluya yönelik araştırmalar, anılar ve yazılar. Blog'da mevcut olan her şeyi kaynak göstererek alabilirsiniz.
Aşık Kazanoğlu 26 Aralık 1955 tarihînde, Erzurum İlinin Pazaryolu İlçesi Süleymanbağı köyünde dünyaya geldi. Asıl adı Selahattin Kazan’dır.
İlkokulu köyünde tamamladı. Daha ilkokul yıllarında babasının gurbette oluşuyla hasreti ve ayrılığı tanımaya başlayan Aşık Kazanoğlu, sesinin güzelliğini fark etti. Kerem ile Aslı, Âşık Garip, Sürmeli Bey, Ferhat ile Şirin ve bunun gibi bulabildiği kitapları alıp okumaya ve okuduklarını tekrarlayarak, aşıklık geleneğine ve şiire ilgi duymaya başladı.
Özellikle köylerine gelen Bayburtlu Hicrani’den etkilendi. Daha sonra köylerine gelip giden aşıklar aracılığıyla bilgisini pekiştirdi. Bu dönemde bağlaması olmadığından tulum çalmayı öğrendi.
Yaklaşık 14 yaşında çalışmak üzere İstanbul’a ağabeyinin yanına gitti. Şiir yazmaya ve bağlama çalmaya da ağırlıkla bu dönemden sonra başladı. Önceleri usta malı türküler söyleyen Aşık Kazanoğlu, daha sonra kendi şiirlerini seslendirmeye yöneldi.
Türkiye’nin birçok yerinde ve Türkiye dışında çeşitli şenlik ve konsere katılan Aşık Kazanoğlu şiirlerinde değişik konuları işlemektedir.
Aşık Kazanoğlu Bugüne dek birkaç albüm hazırladı ve çeşitli radyo ve televizyon programlarına katıldı.
Aşık Selahattin Kazanoğlu’na ilişkin Hikmet Çığlık tarafından »Aşık Kazanoğlu’nun Hayatı ve Şiirleri«, (2004) adlı bir tez hazırlandı.
Aşık Selahattin Kazanoğlu’nun Halk Ozanları için kaleme aldığı şiir aşağıdadır.
SERSUĞANE
Ozanlar vatanın ekmeği tuzu,
Hangisine usta desem acaba?
Hepsinin içinde sevdanın közü,
Hangisine usta desem acaba?
Sümmanî Baba’nın yarım muradı,
Âşık Şenlik Kars’a almış serhadı!
Asla unutulmaz bunların adı,
Hangisine usta desem acaba?
Pir Sultanı duydum türkü deyişten.
Âşık Veysel gördü gerçeği içten.
Emrah’ın dumanı tüter Erciş’ten.
Hangisine usta desem acaba?
Müdamî Baba’nın yeri bambaşka,
Efkarî Deryamı tutulmuş aşka.
O İlhamî Demir dursaydı keşke!
Hangisine usta desem acaba?
Arif Atama’nın yolları uzak,
Mevlüt İhsanî’de dert olmuş yumak,
Alyansoğlu usta ile bacanak,
Hangisine usta desem acaba?
İsmail Azerî gezer sazınan,
Şeref Taşlı deryayı umman,
Reyhanî gönlümü eder pansuman!
Hangisine usta desem acaba?
Ali Rahmani’nin dudak değmezi,
Şimdi öksüz ozan yürür o izi,
Zeki Erdali’nin yaralı özü,
Hangisine usta desem acaba?
Erol Ergani’den olmaz ihanet,
Muhlis Denizer’de sevda denilen dert.
İhsan Yavuzer’de aşkı asalet,
Hangisine usta desem acaba?
Nuri Şahinoğlu şiir ustası,
Maksut Koca’dadır maninin hası.
Erol Şahiner’de aşkın şakası.
Hangisine usta desem acaba?
Mürsel Sinan gayet güzel saz çalar!
Şu Âşık Günkanî hep rakip arar.
Bizim garip vermez bir karar,
Hangisine usta desem acaba?
Her âşıkta vardır ayrı bir acı,
Kime sorsam hep felekten davacı.
Hepsi birer usta mimar halıcı,
Hangisine usta desem acaba?
Adım Kazanoğlu mekanım gurbet,
Yıllardır eğlenmez gönlümdeki dert.
Ben âşığım ama insanım elbet,
Hepsine de usta demem gerekir!
Aşık Kazanoğlu
Kaynak- ansansanat
Çanakkale Savaşları ve bu savaşlarda Türk Askerinin elde ettiği, zaferlerin her biri birer destandır. Bu savaşlarda hasta adam olarak yaftalanan Türk Milleti, topraklarını paylaşmaya gelen güruha, TÜRK'ün vatan için neler yapabileceğini göstermiştir.
Bu savaşta Türk Milletinin yokluk içinde ve bütün dünyaya, sözde dostlara, düşmana rağmen yaptıklarını gören Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı için cesaretlenmiş, ta o günlerde "KURTULUŞ SAVAŞ'ının da " tohumları atılmıştır.
Kutlu Olsun Milletime! RAHMET Olsun Şehidime!
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!"
Aramızda var sıra, sıra dağlar,
Bu gönül seni durmadan özler,
Aklıma gelince yüreğim sızlar,
Özlemimde, hasretimde Erzurum.
Soğuğunda, karında dokunmazdı bana,
Kar yağdı mı bir güzellik gelirdi sana,
Buzda düşseydimsede hoş gelirdi bana,
Özlemimde, hasretimde Erzurum.
Sende ne güzel tutulurdu ramazan,
O günleri özlüyorum Allaha ayan,
Hatıra olarak da kaldı geride kalan,
Özlemimde, hasretimde Erzurum,
Halil Çolak
Öz canımdan çok sevdiğim Erzurum.
Şimdi eski kışlar yok,
Eski dostluklarda.
Eylül de kapatırdı üstümüzü kar
karın taze olduğu bir akşamda
Sizin bahar saydığınız bir ayda
Kop dağının yamacındaki köyde
Doğmuşum Erzurum da.
Eylül yirmi dokuzda
Dokuz yüz elli beşte
Zorlu koşullarda büyüdüm
Yaşamla değil doğayla sürerdi savaşımız
Kışın ayazına kızgınlığımızdandır
her daim çatıklığı kaşlarımızın
Allahekber Dağlarına nazire olsun diye
Kop karını yükseltirdi metrelerce.
Akşamın erken indiği tüm zamanlarda
Panos ya da lükslerin ışığı yetmezdi ama
öyküler anlatırdı dedelerimiz
böyle aydınlanırdı gecelerimiz.
Sıcak tandır başlarında olurdu sohbetlerimiz
Kitap yoktu
elektriğimiz de.
Mesellerle olurdu öğrendiklerimiz.
Böyle bir akşamüstünde dinlemiştik
bal damlayan bir ağızdan
Nene hatun ile Kara Fatma Çavuşu.
Küçücük kafamda canlanmıştı
Ebem gözüme gelmişti birden
Seferberliğe giderken
anlatırdı yaşadıklarını bir, bir
dilim dönse,
kalemim yetse
Yazabilsem
Anlatacaklarım
Destan olur.
Bu şiirde yok
Sonradan okuduklarım öğrendiklerim
Dedemden duyduklarım var yalnızca
Ruslar Erzurum’u basınca
teslimiyet varmış bizimkilerde
yılgın mı yılgın
tutuk mu tutuk askerimiz
İşte o sıra fırlar yerinden
Nene hatun adında genç bir gelin
elinde satır düşman üstüne.
Bunu gören asker silkinir birden
Silkinir gelir kendine
Allah, Allah sesleri kaplar yeri göğü
şaşırır Rus askeri
bozulmuş dönerken geri
Kurtulur Erzurum
soğuk bir On iki mart sabahı.
24,11,05
Metin Yaltı
Sevdalıyım sevdalı Dadaşına Barına,
Aşık olmuşum aşık boranına karına,
Sana kin besleyenler sürüm sürüm sürüne,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Adını duyduğumda kanım kaynıyor kanım,
Burcunda dalgalansın Ay yıldızlı bayrağım,
Bir karış toprağına feda olsun bin canım,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Altı bin yıl boyunca çektiğin kahır çile,
O kadar güzelsin ki dolaştın elden ele.
On birinci asırda vatan oldun TÜRKLERE.
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Ruslarla,Ermeniler gizlice anlaştılar,
Yurdumu işgal için pervasızca koştular,
Aziziye tabyasında cehenneme düştüler,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Gazi Ahmet Muhtar Paşa harp ediyor giderek,
Ardında halk ordusu,cenk başlıyordu cenk,
Kimi çapa,kimi balta,kimi kazma,kimide aldı kürek,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Halka önder oldular Şerife hanım,Kara Fatma,Nine Hatun,
Kantarcı Mehmet Efendi,Tufançlı Hüseyin Ağa,Name Kadın,
Kavak camii imamı Yaşar emmi seslendi olalım bir bütün,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Hasan’i Basri semti aldı gavur boğan adını,
TÜRK’ÜN onuru için savaşıyordu,ihtiyarı kadını.
Dadaş vermez vatanını,dökmedikçe son kanını,
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Ermeni çeteleri katliama başladılar,
Çocukları hızarla,yaşlıları haşladılar,
Hamile kadınları karnından şişlediler.
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Kazım Karabekir Paşa yürüdü kolordusuyla,
Zaferi kazanmıştı,yiğitler süngüsüyle,
12 mart kutlansın kahramanlık türküsüyle.
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
Ben öleyim yeter ki sana zarar gelmesin,
Yüce Rabbim milletime elem keder vermesin,
Dikkat edin hainler içimize girmesin.
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
İsmail yazdıklarım tarihin ta kendisi,
Erzurum şehirlerin onurlu efendisi,
ATAM armağan etti bize yirmi üç Temmuzu.
İnan ki çok yücesin kutsal şehir Erzurum.
İsmail Tunç
Geldi geçti bir Reyhani,
Gören olmaz Erzurum'da.
Kara taştaki mercanı,
Kıran olmaz Erzurum'da.
Can emanet veren alır.
Ecel görünmezken gelir
Mezarım gurbette kalır
Soran olmaz Erzurum'da.
Erbab-ı mana çarkına
Gör kemali aşk arkına
Emrahlar geçer, farkına
Varan olmaz Erzurum'da.
Mezar olur beden beden
Sesleri gelmiyor neden
Mâna derken onikiden,
Vuran olmaz Erzurum'da.
Havada yumurtlar huma,
Kim der vebali boynuma
Sazcı derler tabutuma,
Giren olmaz Erzurum'da
Abide yaptılar kimi,
Reyhani dinle vasfımı
Benim ise mazarımı
Ören olmaz Erzurum'da.
Aşık Yaşar Reyhani
Niyetimiz alnımızda, gel oku!
Bakışlarımızda bak var mı korku?
Gözümüzde ne rüya var, ne uyku,
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Mazîumlann aldık intikamını,
Yüce ettik Dadaşlığın nâmını,
Kırdık zâlimlerin ihtişamını,
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Erzurumlu kahpe değil, erkektir,
Mazlum olmak, zâlim olmak demektir,
Herşey yalansa, Hak mutlak gerçektir.
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Hep arslandır, geçginimiz balamız,
Akıl verdi bize yeter Mevlâ'mız,
Yardımcımız, yumruğumuz palamız,
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar....
İran viran olmaz, Turan ağlamaz,
Kahramanlar zincir söker, bağlamaz.
Hak ateşi ışık verir, dağlamaz.
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Koca bir millet zindana tıkılmaz,
Biz ayaktayken bu vatan yıkılmaz.
Gördük ki hainler Hak'tan sıkılmaz
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Hak yerine gelsin, adalet gülsün,
Düşkünlerin zincirleri sökülsün.
Vatan için yaş değil, kan dökülsün
Hak yolunda serden geçti Dadaşlar.
Abdullah Cevdet
Doğu Anadolu’nun bağrından kopan Erzurum
Rus demedi Ermeni demedi her engeli aştı geçti
Buram buram tarih kokan bu yerlere
Destanını yazdı geçti
Sevin,gül,oyna
Geç dadaşım bar başına
Nene Hatun tam karşımda
Gülümsüyor sanki bana
Savaş kazanıldı Erzurum da
Gerek cephede gerek meydan da
Gavur Boğanda, tabyalar da
Dadaşım en önde namlu ucunda
Dadaşlar coşar bugün bar başında
Bazen düğün bazen sofra başında
Aşıklar atışır kendi tarzında
Kurtuldu Erzurum 12 Mart’ta
Halil Çolak
Mahallede gezen toy delikanlı
Gezmelere çıkılanda gel balam
Akşam oldu, herkes evine döndü
Fiske lamba yakılanda gel balam
Aynanın önünde dur, saçın’ tara
Biryantin sür, fiyaka sat kızlara
Gombostu’ta alış tavlaya zar’a
Eve, şafak sökülende gel balam
Süzüldükçe yüreğini ezerler
Cumhuriyet Caddesi’nde gezerler
Kombinanın Bahçesi’e güzeller
Uruk olup tökülende gel balam
Bıyık burup peşlerinde gezersin
Her birine ayrı nâme yazarsın
Tersleyince yüzün’ asıp kızarsın
Pencereden bakılanda gel balam
Hafta sonu düğün dernek kurulur
Kısır Gecesi’nde baş bar vurulur
Tasına aslan südü doldurulur
Sarhoş olup yıkılanda gel balam
Türbe’ye git Hakk’a yalvar, dua et
Belki sana yardım eder ziyaret
Mantıs üstünde güveçte pişer et
Semaverler yakılanda gel balam
(15 şubat 2001 /Üsküp)
Hayati Yavuzer
İki mevsim iç içe, bir gözde iki bakış;
Yaz eteklerde kaldı, göründü başlarda kış;
Tepelerde eflatun, mor, al bir kar başladı;
Tepeler omuz omuza bir ağır bar başladı.
Ağır aksak, belirsiz, bir ileri- bir geri.
Arıyorlar neşeği, eziyorlar kederi.
Bulut bayraklarını geriyor ufka zafer.
Minareler oynayıp, kubbeleri dövseler,
Kerpiçler yer verecek ürperip devrilecek,
Oynatacak her mezar taşını bir zemberek,
Hayat silkip atacak şu ölüm denen yası
Ve raksa kalkacaktır Aziziye Tabyası...
Tarihin sinesinde yatmış, uzanmış şehir,
Temur Ağa Barı'nın uzun vakfesindedir.
iki davul gümbürtüsü onu yerden olacak
Dikliğine dik bağlar bile hayran kalacak!
Kalk Dumlu'dan aş artık, kalk Kop'a doğru şahlan
Ey kapaklanmış yatan toprak renkli küheylan.
Kimse bilmez durgunluk hızlanışa alamet
Bekleme kıyameti,malul gazi, kıyam et!
Toprak kümelerine baktıkça ey Erzurum;
Topraktan yoğrulan ilk ceddini anıyorum.
Bil ki, ilmi irfanı garpli olan bu başın;
Kanı bir Dadaşındır,yüreği bir Dadaşın.
Tek devadır bu yanan anlıma Kop'taki kar
Hislerim sürü sürü Pasin Ovasındalar.
BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR
Hani bir şehir var ya uzaklarda
Yazın unutulup kışın hatırlanan
Hali ahvali hiç bir zaman sorulmayan
Lapa lapa kar yağdı o şehrin üzerine
Örttü tüm çirkinliklerin üzerini yine beyaz örtüsüyle
Hani bir şehir var ya uzakta
Yazları serin kışları soğuk geçen
Dadaşlarının yüreğini üşütmeye gücü yetmeyen
Lapa lapa kar yağdı o şehrin üzerine
Örttü tüm yalanların üzerini yine beyaz örtüsüyle
Hani bir şehir var ya uzakta
Oy zamanı hatırlanan sonrada unutulan
Karıyla buzuyla bas basa bırakılan
Lapa lapa kar yağdı o şehrin üzerine
Örttü unutulmuşluğunun üzerini yine beyaz örtüsüyle
Hani bir şehir var ya uzaklarda
Doğu Anadolu’da dadaşlar diyarında
Lapa lapa kar yağdı o şehrin üzerine
Örttü sahte vaatlerin üzerini yine beyaz örtüsüyle
Erzurum
Zernişan Aydoğan
Erzurum yayladır yayla
Kış Aşık olmuş Bahara
Fırsat vermez Yağmur yağa
Yağmur yağar, Kar da yağar
İki mevsim birden yaşar
Öğlene kadardır Bahar
Havada yine bir hal var
Yağmur yağar, Kar da yağar
Her dereden sular gelir
Görülmeye değer ildir
İlk Bahar burda güzeldir
Yağmur yağar,Kar da yağar
16.4.2007 Erzurum
Zernişan Aydoğan
Düşenin dostu olmaz diyorlar
Vallahi yalan inanma gülüm
Bu şehirde yüzlerce insan düşüyor
Her düşen bedene el uzanıyor
Burası nere mi! Erzurum gülüm
Dışarda yürürken çok üşüyorsun
Bir dosta rastlayınca ısınıyorsun
Yüreğindeki sevgiyi hissediyorsun
Burası nere mi! Erzurum gülüm
Yazı serin kışı ağır geçiyor
Baharın yüzünü çok az görüyor
Bu şehirde sıcak insanlar yaşıyor
Burası nere mi! Erzurum gülüm
Dim dik ayakta durur asla yıkılmaz
Yalanla dolanla hiç işi olmaz
Yardımı Allah'tan ister kula yalvarmaz
Burası nere mi! Erzurum gülüm
Azla yetinir isyan etmez şükreder
Semaya açılır nasırlı eller
Misafirperverdir bütün yürekler
Burası nere mi! Erzurum gülüm.
Zernişan Aydoğan