Erzurum ve Erzurumluya yönelik araştırmalar, anılar ve yazılar. Blog'da mevcut olan her şeyi kaynak göstererek alabilirsiniz.
30 Aralık 2009 Çarşamba
7 Aralık 2009 Pazartesi
KADAYIF DOLMASI
Dövülmüş ceviz içi,
Yumurta.
Kızartmak için sıvı yağ (Tercihen Mısırözü Yağı)
ŞERBET (BAL) YAPMAK İÇİN :
4 bardak su
Yarım limon suyu.
DOLMALARIN SARILIŞI :
Taze yumuşak tel kadayıfı demet halinde ve eliniz büyüklüğünde koparın, düz bir zeminde (lahana sarması veya yaprak sarması yapar gibi) yayılmış kadayıfın uç kısmına, dövülmüş ceviz koyup sarın. Sararken yanlarını içine toplayın ki cevizler içinde kalsın, dışarı çıkmasın. Dolmaların hepsi aynı şekilde ve ayni büyüklükte olmalı, ne çok sıkı, nede çok gevşek sarılmamalıdır.
Tencereye 5 bardak tozşeker koyun,üzerine de 4 bardak su ilave edin, kaynatın. Şerbetin kıvamını kontrol etmek için, kaşıkla birazcık kaynayan şerbetten alarak onu soğutun, baş parmağınızla, işaret parmağınız arasına alın, parmaklarınız birbirine yapışıyorsa şerbetiniz olmuştur. Şerbetinize yarım sıkılmış limon suyu ilave edip bir taşım daha kaynatıp ocaktan indirin.
20 tane Dolmaya 6 tane yumurta düşecek şekilde, çukur bir kasede yumurtaları sarısı ve beyazı karışık olarak çırpın. Sardığınız dolmaları teker, teker elinize alarak açılmadan çırptığınız yumurtalara bulayın. Önceden kızdırdığınız mısırözü yağında dolmalar pembeleşinceye kadar güzelce kızartıp, yağdan çıkarır çıkarmaz ılık şerbetin içine atın. Dolmalar şerbetini çektikten sonra servis tabağına alın. Kadayıf Dolmalarınız servise hazırdır. AFİYET OLSUN!
OLTU TAŞI
Oltu taşının diğer bir adı da siyah kehribardır, Erzurumlular onu doğrudan “Kehribar” diye adlandırır. Oltu taşı siyah, koyu kahve, sarı, nadiren de gri-yeşilimsi olabilir. Bu maden esasında bir karbon bileşenidir, siyah renkli, kolay işlenebilen, bu nedenle de takı ve ziynet eşyası yapımında kullanılır. Genelde bayan takıları ve (tespih) üretiminde önemli bir yere sahiptir. Yüzyıllardan beri yörede genellikle tek kişilik ve babadan oğla geçen ev-atölyelerde fazla bir değişikliğe uğramadan üretilmektedir.
3213 sayılı Maden Kanunu'nda kıymetli taşlar arasında olduğunun tescili dahi yapılmıştır. Yakın tarihlerden itibaren Gürcistan üzerinden getirilen benzer özelliklerdeki taşlar Oltu Taşı adı altında pazarlanmaktadır. Ancak bu taşlar kalitesiz, çabuk kırılganlık özelliğine sahip ve Oltu Taşında bulunan siyah ve kahverengimsi özelliklerinin dışındadır. Kalitesinin düşüklüğü sebebiyle piyasaya ucuz olarak sürülmekte bu da hakiki Oltu Taşı üretici ve pazarlamacılarının işlerini zorlaştırmaktadır.
Çıkarılması, zor, rezervi az, fakat işlenmesi kolaydır. Oltu'nun sembolü olup yüzlerce ailenin ekmek teknesidir.
Oltu Taşının Oluşumu:
Oltu Taşının Çıkarıldığı Köyler:
Oltu Taşının Çıkarılışı:
Oltu Taşının Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri:
Oltu Taşı'nın Diğer Özellikleri:
2. İşlenmesi kolaydır.
3. İşlendikçe sertleşir.
4. Kullandıkça parlar.
5. Rengi genellikle siyah, bazen de kahverengidir.
6. Çıra gibi is çıkararak alevli bir şekilde yanar.
7. Sürtünme ile elektriklenerek hafif cisimleri çeker.
Oltu Taşı İşletmeciliği Tarihçesi:
İşlenmesi:
Satın alınan taşlar, yapılacak mamulün, tip ve cinsine göre uygun bir şekilde küçük bir keserle kütük üzerinde kırılarak içindeki yabancı maddeler, çatlaklar temizlenir. Bu aşamada taş çok fire verir. Öyle ki bir kilo hammadde Oltu Taşı'ndan ortalama yedi tespih tanesi çıkar. keserle kırılan taşlar bu defa bıçakla etrafı yontularak lobut haline getirilir. Sonra tornaya takılan bir biz aleti ile teker, teker delinir. Delinen taşlar çark denilen tornadaki mile takılır. Usta, bir eli ile çarkı çevirirken, diğer elindeki keski ile milde dönen taşı tornaya çeker. Milden çıkarmadan önce, çırtı ağacının kömürünün tozu ve Palandöken Dağından getirilen tebeşir taşının tozu ile cila verilerek parlatılır. Artık işlem tamamdır. Bu anlattığımız, tespih tanelerinin yapım şeklidir. Ağızlık, gerdanlık, kolye, küpe ve buna benzer süs ve ziynet eşyaları da elde tek, tek ve özenle işlenir. Bu eşyalarında yapımı için kendilerine has değişik aletleri vardır.
Oltu Taşından Üretilenler:
2. Kolye
3. Gerdanlık
4. Fincan takımı (Çok nadir bulunur)
5. Yüzük kaşı
6. Sigara ağızlığı
7. Pipo
8. Kol düğmesi
9. Küpe
10. Rozet
11. Kravat iğnesi
12. yaka iğneleri
Bu sayılan mamullerden en çok üretilen ve en tanınmışı, kuşkusuz tespihlerdir. Oltu Taşı tespihlerinin ünü Türkiye dışında da bir çok ülkeye ulaşmıştır. Oltu Taşı tespihi elde çekildikçe parlayıp güzelleştiği gibi insan, buna karşı bağışıklık kazanıyor. 33'lük olanına "tek sayı", 99'lük olanına "üç sayı" adı verilmektedir. kuka (yuvarlak), Kızılcık, Mercimek, Kesme, gümüş işlemeli tespih tipleri vardır.
Oltu Taşı Taklitlerinden Nasıl Ayırılır?:
2. Oltu Taşı tespihlerinin kendine has ağırlığı ve tok sesi vardır. (Mesela cam tespihler çık ağır, plastikler çok hafif olurlar)
3. Sürtünme ile elektriklendiği için küçük kağıt parçacıklarını kendine çeker
4. Bıçakla hafifçe kazındığında kahverengi toz çıkarır.
5. Kullandıkça parlar.
(Kaynak-oltulular.com)
2 Aralık 2009 Çarşamba
ACEM OYUNU
Acem Oyunu; Ilıca/Söğütlü
Oyuncular:Başkumandan, elinde dosyası olduğu halde, askerlerle birlikte odaya girer. Askerlerin elinde kemden yapılmış bir tura vardır. Hep bir ağızdan:
-Sağ yana bastır gada, sol yana bastır gada diyerek dolaşırlar. onra başkumandan, askerlere istirahat verir. Dosyadan isim okuyarak yoklama yapmaya başlar.
- Abo oğli Mugo, Hullikli Bekir. Çarşamba sıfat. Hoppala Bozo, Hacı Gukgo, Hacı Fısfiş!
Bu isimleri saydıktan sonra yoklama biter. Başkumandan, askerlerine kalk emri verir, talim başlar. Talim bitince hücum emri vererek harbe sokar. Askerler, odada bulunanlara ellerindeki turalarla vurmaya başlarlar. Sonra odadan çıkarlar.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
AĞCA FERİKLER OYUNU
Ağca Ferikler; Yakutiye/Ortadüzü Köyü
Ağaca Ferikler kadınlar tarafından oynanır. Oyuna eşlik eden türkünün sözlerine uygun taklitler yapılır.Türkü, topluca söylenir "koca karılar tarlaya nasıl giderler?", "delikanlılar tarlayı nasıl biçerler?" gibi mısralar söylendikten sonra eller bırakılır. Oyuncular münferit olarak istenen hareketin taklidini yaparlar.Oyunun türküsü şöyledir:
Ağca ferikler, ince ferikler Toplanın gızlar toplanın Dizilin gızlar dizilinKaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
ALACA - KARACA OYUNU
Alıcılar:Günlük kıyafetleriyle köylü tipleri.
MUHTAR -Aleykümselam ağa, hoş geldin. (tokalaşırlar).
MAL SAHİBİ - Hoşbulduh muhdar. Ben yolcuyum. Köyümü mal götürirem. Tosunnardan ayahlarını dabah dutmuş, getmiş, kesip satabilir miyuh, köyüzde.
Mal sahibi, "Hasan parami vermir" deyince Hasan'a saldırırlar.Tırmalayarak ona para vermeye zorlarlar.Vermezse dışarıya atarlar.Aynı işlem, et satın alan diğer kişilere de uygulanır. Sonunda mal sahibi Alaca ve Karaca adlı köpeklerini boyunlarındaki "hış"larından tutarak dışarıya çıkarır.
AŞIK OYUNU
Aşık Oyunu; Yakutiye/Altınbulak Köyü
Oyuncular:
I. ÇOCUK -Oğul, bennen aşşıh oynir misan? II. ÇOCUK -He, oyniram. I. ÇOCUK -Ama, gapip gaçıranın anassi, II. ÇOCUK -He,anassi, gapip gaçıranın anassi,
Oyun oynamaya böylece karar verdikten sonra birbirlerine "Önce sen düş!" derler. Sonra biri düşer, yani elindeki aşığı yere atar. Oyun başlayacakken diğer oyuncu yerdeki aşığı alıp kaçırır. Aşığın sahibi olan diğer oyuncu ağlar, misafirlerinden birinin yanına gelir.
I. ÇOCUK -(yanına gittiği adama) Baba, aşşığımı ano oğlan gaçırdi, al. (ağlar, adamın kollarına yapışır ortaya çeker).
BABA -(İkinci çocuğa bağırarak) Oğlumun aşşığıni ver!
II. ÇOCUK -Eşşek gibi zırla,verim.
Adam,eşek gibi anırır, aşığı kaçıran çocuk bu anırmayı beğenirse aşığı verir, beğenmezse yeniden anırmasını ister. Yahut başka bir ceza verir. Beğenirse aşığı iade eder. Oyun birkaç kez tekrarlanır. Her defasında baba olarak ortaya alınan misafirlere çeşitli hayvan taklitleri yaptırmak suretiyle ceza verilir.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
AYI OYUNU
Ayı Oyunu; Yakutiye/Altınbulak Köyü
Oyuncular: Bostancı-Köpek -Ayı -Eşek -Yardımcılar (iki kişi)
Oyun genellikle düğünlerde oynanır.Bostancı,dünürcülerin şapkalarını alıp bunları kavun,karpuz,mısır,salatalık vb. bostan ürünleri kabul ederek yere dizer.Köpeğine bostancı teslim eder ve iyi korunmasını ister.Kendisi bir köşede yatar,uyur. Bostancı uykudayken ayı gelir,bostandaki sebzeleri yer.Köpek, havlayarak bostancıyı uyandırır.Fakat zamanında uyandırmadığı için sahibi tarafından dövülür.Bostancı, köpeği ile birlikte ikinci kez ayıyı beklemeye koyulur. Bu kez ayı gelince köpek hemen havlamaya başlar. Bostancı uyanır,köpeğin ve diğer yardımcıların katkılarıyla ayıyı yakalar.Yakalanan ayı dövülerek öldürülür,sonra eşeğin sırtına konularak köy meydanına götürülüp derisi yüzülür.Deri, açık artırmayla satışa sunulur.En çok parayı veren düğün sahibi deriyi satın alır.Oyuncular, düğün, sahibinden aldıkları parayı daha sonra aralarında paylaşırlar.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
BERBER OYUNU
Müşteriler: Seyirciler arasından seçilmiş iki kişi.
Çıraklar: Müşterilerin yanında bekleyen iki kişi.
Aynalar: Sandalyede oturan müşterinin karşısında ayakta bekleyen iki kişi.
Davul - zurna eşliğinde oynamaya başlar. Birinci müşterinin yanındaki çırak "Berber!" Tıraş gecikti" diye bağırır. Berber, müziğin ritmine uygun hareketlerle yavaş yavaş müşterinin yanına gider. Kayışı müşterinin boynuna dolayarak usturayı bileme hareketleri yapar. Sonra, usturayı (kasaturayı) müşterinin yüzüne sürer.
Ayna görevi yapan kişinin başına vurarak belini eğer, müşteriye gösterir. Davul - zurna çalınmaya devam etmektedir. Bu kez, ikinci müşterinin yanındaki çırak "Berber! Tıraş gecikti" diye bağırınca berber yine müziğin ritmine uyarak ağır hareketlerle diğer müşterinin yanına gider. Aynı hareketleri orada da tekrarlar. Birinci müşterinin yanındaki çırak tekrar bağırınca onun yanına gider. Böylece iki müşteri arasında birkaç kez gidip geldikten sonrada ortada bir süre oynar ve çıkar.
BOSTAN OYUNU
Bostan Oyunu (Köprüköy - Güzelhisar köyü)
Oyuncular:
Bostancı - Bekçiler (Üç kişi, üçüncü kişi dilsizdir) - Hırsız
BOSTANCI - (İçeriye girer. Sağa - sola bakınarak bağırır). Selamünaleyküm Bu köyün muhtarı kim?
MUHTAR - Hoş geldin, ne olacah? Muhtan benem.
BOSTANCI - Uzah yoldan gelirem, çoh fakirem, bir sürü nüfusum var, hep acından ölirler.
MUHTAR - Ne olacah ya peki?
BOSTANCI - Bene burda bir yer verin de bostan ekim.
MUHTAR - Verim. Anbura hep sene olsun.
BOSTANCI - Burayi bene mi verdin?
MUHTAR - He... Beyen.
BOSTANCI - (Eliyle işaret ederek!) Anburdan anburaya bene.
MUHTAR - Ora fazla gelir sene.
BOSTANCI - Hoş köyli sene bi şey demez gardaş.
MUHTAR - Der, der. O tarafa çıhma.
BOSTANCI - Der mi?
MUHTAR - Der. O taraf köyün yaylasi ora. Ona gızarlar, boşluhtan, meradan al.
BOSTANCI - (İniltili bir biçimde konuşur). Eleyise ben gelim bostan ekim de. Bir sürü nüfusum var. Her aç galacahlar. Satah da Allah rızası için bu yıl bele geçineh. Hele bahah gelecek seneye ne olur? (Muhtara döner, iniltili bir biçimde konuşmaya devam eder). Gardaş, muhtar.
MUHTAR - Efendim.
BOSTANCI - Bene bi tene de bekçi ver.
MUHTAR - Bekçi?
BOSTANCI - He. Bostanı beklesin, ben sakatım.
MUHTAR - (Seyircilerden birini ortaya alarak). Al ahan sene bekçi.
BOSTANCI - Bekçi bu mi?
MUHTAR - He, bekçi bu.
BOSTANCI - Bu namussuz olmaz. Bu çoh saçli sakgalli. Ben buni beyenmirem. Getsin bu, ben sakgat adamam, bu beni döger. (Bekçi olarak ortaya çıkan kişiye vurur). Bene bele parlah, nice bıyıhlı yahışıhlı bir bekçi lazım.
MUHTAR - (Başka birini ortaya çıkararak). Nasıl bu?
BOSTANCI - (Ortaya gelen ikinci bekçiyle tokalaşır). Sen hoş geldin gardaş.
II.BEKÇİ - Hoşbulduh gardaş, nasılsın?
BOSTANCI - Vallah işte görirsen bir ayağım sakat. Çoh uzahtan gelirem. Bu köyün muhtarı da bene bir yer verdi. Bostan ektim. Bostanımı berkler misin?
II.BEKÇİ - Beklerim.
BOSTANCI - Hak olarah ne istirsen? Ben fakirem, benden az iste.
II.BEKÇİ - Yarısını ver.
BOSTANCI - Olmaz, çoh istirsen. (Muhtara döner). Muhtar, bu çoğ istir.
SEYİRCİLERDEN BİRİ - Çariği boğuzuna.
BOSTANCI - (Bekçiye) Çarıği boğuzan, sırımım ağzan, gabul mi?
MUHTAR - Olsun.
II.BEKÇİ - Olsun.
BOSTANCI - Oldi, ben yatacağım, sen benim bostanı bekle, oldi mi gardaş?
II BEKÇİ - Tamam oldi.
Bostancı yatar, uykuda horlama sesleri çıkarır. Bekçi, ücreti az bulduğu için işini ciddiye almaz. Bostana hırsız girer. Bostancı uyandığında karpuz ve salatalıkların çalındığını görür. Bekçiyi döverek kovar. Mahsulün yarısını vermek kaydıyla başka bir bekçiyle anlaşır.Bu sonuncu bekçi dilsizdir.
Bostancı tekrar uykuya dalar. Bekçi dilsiz olduğu için bostana giren hırsıza bir şey söyleyemez. El - kol hareketleriyle ve garip seslerle bostancıyı uyandırır. Bostancı uyandığında mahsulün tümünün çalındığını görür. Bu bekçiyi de döverek kovar.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
CÜCE OYUNU
Cüce Oyunu (Ilıca, Kumluyazı köyü)
Yalnızca Kadınlar Arasında Oynanır.
Bir genç kızın başına kalbur konularak elleri başının üstünde birleştirilir. Entarisi yukarıya toplanarak ellerini ve başını kapatacak biçimde bağlanır. Göğüs altından itibaren karın kısmı açık bırakılarak bel seviyesinde bir etek giydirilir. Kalçalarına uzun bir değnek bağlanır.
İki yanda iki kol görevi yapan bu değneğe gömlek giydirilir. Göbeği burun olacak şekilde kızın karnına bir insan yüzü çizilir. Kız, bu kıyafetiyle ortaya gelir. Diğer kadınlar teneke çalarak türkü söylerler. Genç kız, hareketli türkünün ritmine uyarak oynamaya başlar. Böylece güler, eğlenirler.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
ÇEŞMEYE VARDIM ANA OYUNU
Anne:Yaşlı kadın görünümünde bir kişi.
Kız:Günlük kıyafetiyle bir genç kız.
Mahmut:Delikanlı Kılığına girmiş bir genç kız.
Çeşmeye vardım ana
Suyi doldurdum ana
Kor olacah çeşmede
Mendilim galdi ana
Çeşmeye vardın gızım
Suyi doldurdun gızım
Kor olacah çeşmede
Kimleri gördün gızım?
Çeşmeye vardım ana
Suyi doldurdum ana
Kor olacah çeşmede
Mahmud'i gördüm ana
Datlidür dilin gızım
Uzundur boyun gızım
Şimdi gardaşın gelsin
Gırdırim belin gızım
Datlidür dilim ana
Uzun boyum ana
Yüz bin gardaşım gelse
Gırılmaz belim ana
Altına bah altına
Bah şu gızın heltine
Ele hersim çıhir ki
Alim yumruh altına
Gınayı getür ana
Barmağın batur ana
Ben garari vermişem
Muhdari getür ana
ÇOBAN OYUNU
Çoban Oyunu (Aşkale - Tazegül köyü)
Oyuncular:
Çoban - Muhtar - Bekçi - Mal Sahipleri
Çoban, seyircilerin bulunduğu odaya gelir. Muhtarı bularak köyün hayvanlarını otlatmak istediğini söyler. Muhtar kabul eder. Çoban, dada bulunanlardan birinin yanına gider "Senin neyin var?" diye sorar. Mal sahibi "İneğim var,öküzüm var,goyunum var" gibi cevaplar verir.
Çoban, birkaç kişiyle bu şekilde görüşür. Herkesten teslim aldığı hayvanları götürür. Önünde bir hayvan sürüsü varmış gibi odanın ortasında dolaşır, sürüyü otlatır. Akşam olunca mal sahiplerinde birinin yanına gelir.
ÇOBAN - Sen bene ne gatmışdın?
MAL SAHİBİ - İnek gatmışdım.
ÇOBAN - O ineği ne yapacahdın?
MAL SAHİBİ - Sağip südüni yiyecahdım.
Şeklinde tek, tek herkesi dolaşarak irticalen ve kişilerin ruh haline göre konuşmalar ile oyun sürüp gider.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
ÇOCUK OKUTMA OYUNU
Çocuk Okutma Oyunu; Hasankale/Yastıktepe Köyü
Oyuncular:HOCA - (kapıdan içeriye girerken) Selamünaleyküm, bu köyün muhtarı kim? MUHTAR - Aleykümselam, muhtar benem. HOCA - Ben Tiflis'ten gelirem. Çocuğuz varsa ohudacam. MUHTAR - Kaç guruşa ohudacahsan? HOCA - Beş guruşa. MUHTAR - Nasıl ohudacahsan? HOCA - Çoğ gıssa sürecah. Derslerini bildiler mi hemen icazetlerini verecağam. MUHTAR - Peki.
Muhtar, odada oturanlardan üç kişiyi ortaya çıkarır. Hocayla birlikte diz çökerek otururlar. Hoca, öğrencilerin oturuş biçimlerini düzenler, her birinin adını sorar.
HOCA - (birinci öğrenciye) Senin dersin: "Yar dibinde yatmışsan". I.ÖĞRENCİ - (Hocanın söylediğini tekrarlar) Yar dibinde yatmışsan. HOCA - (İkinci öğrenciye) Senin Dersin: "Gara ağacın guri doruği". II.ÖĞRENCİ - Gara ağacın guri doruği. HOCA - (Üçüncü öğrenciye) Senin Dersin: "Gara tayuğa gah demişsen". III.ÖĞRENCİ - Gara tayuğa gah demişsen. HOCA - (birinci öğrenciye döner, elindeki sopasıyla öğrencinin göğsüne dürterek ve omzuna vurarak). Senin dersin neyidi?
Ey dinne:(Bu cümleleri öğrenci aynen tekrar eder. Hoca, ikinci öğrenciye döner). Senin dersin neyidi?
Ey dinne:(İkinci öğrenci de bu cümleleri aynen tekrar eder.
Hoca, üçüncü öğrenciye döner). Senin dersin neyidi?
Ey dinne:Hoca üçüncü turda yeniden birinci, ikinci ve üçüncü öğrenciye ayrı, ayrı derslerini sorar. Öğrenciler aynen tekrar ederler. Bu arada, verilen dersleri bilemeyen veya söyleyemeyen öğrenciler oyun kapsamında bir güzel pataklanır.
Derslerini eksiksiz ve yanlışsız yaptıklarında da:
HOCA - Aferin, ey bildiz, gahın gidin bir yerde hoca olun!
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
DAM ÜSTÜ ÖRTMEK OYUNU
Dam Üstü Örtmek Oyunu (Ilıca - Söğütlü köyü)
Oyuncular:İş arayan adamlar eşekle birlikte odaya girerler. Muhtarı sorarlar. Odadakilerden biri, muhtar olarak gösterilir. Adamlar, muhtardan iş isterler. Aralarında şu konuşma geçer:
MUHTAR - Ne iş görürsünüz?
ADAMLAR - Her işi görürük.
MUHTAR - Çobannıh yapar mısız?
ADAMLAR - Ondan başka her iş görürük.
MUHTAR - (Ayağı topal olan adama) Senin ayağın topal. Bir iş göremezsen.
TOPAL ADAM - (Ayağının arasında bulunan çubuğu odada bulunanlara vurarak ayağını savurur. Muhtara) ben mi topal? Ben çoh ey dam üsti örterem.
MUHTAR - (Odada bulunanları gösterek) Anbura hep çamlıh. İstediyin gadar kes, işin gör.
Topal adam, odadakilerden kimi gözü tutarsa onu kaldırır. Ayağına soktuğu sopayı balta olarak kullanır. Ayağa kaldırdığı kişinin ayaklarına vurur. Adam yere düşer.Yerde kollarına vurarak ağaç budama hareketleri yapar. Birkaç kişiyi böylece budadıktan sonra eşeğe yükleyerek taşır. Odanın bir kenarına topladıktan sonra dışarıya çıkar.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
DAVAR OTARMA OYUNU
Davar Otarma Oyunu (Ilıca - Söğütlü köyü)
Oyuncular: Çoban, Muhtar ve Davarlar
Çoban olacak kişi, topal taklidi yaparak aksak hareketlerle odaya girer. Muhtarı sorar. Odadakilerden birini muhtar olarak gösterirler. Çoban, muhtardan iş ister. Muhtar "bize davar çobanı olurmusan?" diye sorar. Çoban "oluram" şeklinde cevap verir.
Çoban, odada bulunanlardan birkaç kişiyi koyun olarak ortaya çıkarır ve onları otlatmaya götürür. Odanın içinde biraz dolaştıktan sonra uykusu gelir, yatar uyur. Uyandığında koyunları yanında bulamaz. Çoban uyurken koyun rolündeki kişiler yerlerine oturmuşlardır. Çoban,koşarak muhtarın yanına gider."Davarlar gaybolmuş muhdar!" diye bağırır. Muhtar dışarıya çıkar.
Ellerinde su bulunan iki kişiyi odanın kapısına koyar. İçeriye girer."Soso, filanın itini yollayın, davara gurt girdi" şeklinde bağırır. İsmi söylenen kişinin oğlu odada bulunmaktadır. Onun kolundan tutup dışarıya atarlar. Kapıdan çıkarken ellerinde su ile bekleyenler suyu bunun üstüne dökerler. Böylece odada bulunanların bir kaçı ıslatılır.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
1 Aralık 2009 Salı
DEĞİRMEN OYUNU
Değirmen Oyunu; Hasankale/Yastıktepe Köyü
Oyuncular: İki kardeş ve Değirmenci.
İki kardeş miras bölerken anlaşamazlar. Komşular araya girerek anlaşmalarını sağlarlar. Herkes tarlasını eker, biçer. Kardeşlerden biri değirmene bir çuval saman götürür. Değirmenciye "şu buğdayı al ve öğüt" der, sonra oradan bir çuval un alıp çıkar. Değirmenci çuvalı açtığında içindekinin buğday değil, saman olduğunu görür, aldatıldığını anlar.
Bu işi yapan kardeş, diğer kardeşin yanına gider "ben böyle yaptım, senin nüfusun çoh, bu yıl fazla buğday elde edemedim, sende aynı şeyi yap" der. Maksadı kardeşini değirmenciye dövdürmektir. Diğer kardeş de bir çuval saman götürür. Un alırken değirmenci onu yakalar ve döver. Cezalandırmak için değirmen taşının üzerine atar.
Değirmen taşı olarak ortada büyük bir teşt vardır ve içine un serpilmiştir. Değirmentaşının dönüşünü simgelemek üzere teştin çevresinde birbirinin omzundan tutan birkaç kişi belli bir makamla türkü söyleyerek oyun oynamaya ve teştin etrafında dönmeye başlarla. Dönerken türkünün ritmine göre arada bir teştin içindeki kişiye tekme atarlar.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
DEHLENK OYUNU
Dehlenk Oyunu; Yakutiye/Ortadüzü Köyü
Oyun, çalgı eşliğinde tek kişi tarafından oynanır. Bazen iki kişinin birlikte oynadığı da görülür. Oyuncu, başındaki şapkasını yan tarafa çevirir. Ceketini ters giyinir. Sırtına kambur yapar. Pantolonunun paçalarından bir çorabın içine konulmuştur, diğeri açıktadır. Buna benzer akla gelebilecek her türlü gülünç kılığa girebilir. Ağzına su doldurur. Müziğin ritmine uygun hareketlerle oyununu icra ederken çeşitli mimiklerle yüzünü gülünç hale getirir.
Ellerini ve kollarını arkaya, yan tarafa çevirerek çolak taklidi yapar. Ayaklarını eğerek bacaklarını birbirine geçirir. Aksak yürüyüşlerle, hoplama ve sıçramalarla eğilip kalkar. Çevresinden bir veya birkaç kişi müziğin ritmine uygun bir şekilde "amanım dehlenk, imanım su" sözleriyle tempo tutarlar. Oyuncu, ağzındaki suyu, kendisini gülerek izleyen seyircilerin üstüne püskürtür, seyirciler arasında kaçışmalar olur. Oyunun süresi seyircilerin ilgisini oranında uzar veya kısa kesilir.
Alıntı – Kültür Bakanlığı Yayınları
DELİ KIZ OYUNU
Deli Kız Oyunu; Yakutiye/Ortadüzü Köyü
Çoğu kez kadınlar arasında oynana oyun, bazen kadın kılığına giren erkekler tarafından da sergilenir. Biri orta yaşlı kadın, diğeri evde kalmış kız rolündeki iki oyuncu karşılıklı oynarlar.
Davul - zurna eşliğinde oyun oynarken müziğin ritmine uygun bir tarzda karşılıklı konuşmalar yapılır. Konuşmaların gerektirdiği biçimde taklitlere yer verilir. Her dizesi iki kez tekrarlanan türkünün sözleri şöyledir:
KADIN - Deli gız sinin geliyor. KIZ - Sinide neler geliyor? KADIN - Başına yazma geliyor. KIZ - Hani ya niye gelmedi? KADIN - Geldi de geri döndüler. KIZ - Ne gusurumi buldular? KADIN - Başına kelloz dediler KIZ - Gurbanız olim gomşular Hayranız olim gomşular Hani ya bunun kellozi?
KADIN - Deli gız sinin geliyor. KIZ - Sinide neler geliyor? KADIN - Gulağan küpe geliyor. KIZ - Hani ya niye gelmedi? KADIN - Geldi de geri döndüler. KIZ - Ne gusurumi buldular? KADIN - Gulağan kura dediler KIZ - Gurbanız olim bir bahın Hayranız olim bir bahın Hani ya bunun neresi kurasi?
KADIN - Deli gız sinin geliyor. KIZ - Sinide neler geliyor? KADIN - Beline kemer geliyor. KIZ - Hani ya niye gelmedi? KADIN - Geldi de geri döndüler. KIZ - Ne gusurumi buldular? KADIN - Galçana çıhıh dediler KIZ - Gurbanız olim gomşular Hayranız olim gomşular Hani ya bunun çıhıği?
KADIN - Deli gız sinin geliyor. KIZ - Sinide neler geliyor? KADIN - Ayağan kalloç geliyor. KIZ - Hani ya niye gelmedi? KADIN - Geldi de geri döndüler. KIZ - Ne gusurumi buldular? KADIN - Ayağan topal dediler KIZ - Gurbanız olim bir bahın Hayranız olim bir bahın Hani ya bunun topali?
Kaynak-Kültür Bak.Halk Oyun.
DEVE OYUNU -I-
Deve Oyunu; Erzurum Merkez
Oyun, iki çalgıcı refakatinde davul - zurna veya davul - klarnetle düğünlerde, eğlence yerlerinde oynanan çifte telli, kosarma, daslıços, dehlenk vs. gibi havalarla oynanır. Çalgıcıların başlaması ile hem deve hem de iki deveci birden oynarlar. Deve, kendisini oynatanlardan birine kafası ile vurur, ısırır, tekme atar. Dövülen deveci elindeki çubuğu ile deveyi dövmeye başlar.
I.DEVECİ - Kime karşı gelirsen köpeyoğlu? Özün menim dayağımı heç bilemez misen? Yahşı suratın Allah kahreyleye. Deve değildi sanki gatır.
Deveci deveyi dövüp bu sözleri söyledikten sonra davul - zurna bir uzun hava çalmaya başlar. Deve dayağı yedikten sonra çalgıcının melodisine uyarak titremeye başlar.Titrer, titrer ve kendisini yere atar.Yerde ölüyormuş gibi hareketler yapar, ağzını açar yumar ve ölür.
II.DEVECİ -(Devesinin öldüğünü görüp heyecanlanarak arkadaşına)
Eyyyvaaah!.Ocağımı su koyverdin, meni mahv eyledin. Vay dılgır oğlu dılgır sen deveyi Hakka tapşırdın. (arkadaşına vurur).
I.DEVECİ - (Ağlayarak). Ne vurursun gardaşım! Köpeyoğlunun devesi seksen sekiz dişi ile kalçamı kıtladı. Kellesini böğrüme vurdu, otuz altı kaburga kemiğim çatladı. Çatladı çat çat.
II.DEVECİ - Ay umarım Allah'tan özün hammısı birden çatlasın. I.DEVECİ - Senin deven çatlasın, deven patlasın.Her türlü aleti edavatı yetmiş sekiz bin parçayı bölünüp semavata fırlasın. II.DEVECİ -(Devesinin başında ağlayarak dolanır, yüzünü okşar,arkasına geçer, sargısını ve kalın etlerini okşarken). Ah menim balam menim eğem, menim atam, dedem, babam, menim yeke devem, hele bir cannan. Goran bir dua tapşıram, cannan. (Deveden ses gelmediğini görünce) Sen İran'dan Turan'a yüz kırk batman yük götürürdün. On beş bin beş yüz arşın yolu üç saatte gatederdin, imdi nemeler oldu sana? I.DEVECİ - Eğe ne ağlıp durursun, bu deve dekinden, nazından zıbardı. II.DEVECİ - Eğe ne dekdi, ne nazdı. (Kalbini dinler) Özünü hakka vermiş, kalbi bile çarpınır. I.DEVECİ - Onun kalbi kıçındadır, gerisini dinle, motor gibi atır. II.DEVECİ - (Kıçını dinler ses geldiğini anlar, sevinir bir halde) Caaan caaan can! Vuy o puf puf diyen dilleren gurban, o ne güzel kalp çarpır, kalp değil sanki demirci körüğüdür. I.DEVECİ - Eğe men onun ilacını bilürem. II.DEVECİ - O ilac nemele ilaçtı? I.DEVECİ - Mayastroooo (çalgıcılara dönerek) Ay mayastrocular bizim deveye eyi bir hava çalasız, belki tirile. II.DEVECİ - (Çalgıcılara yalvararak) Size kurban olim,can veresiz bu hayvana, nerdeyse aklım kalkır.
Zurnacı, devenin arkasına gelip uzun bir hava çalmaya başlar, deve çalgıcının melodisine uyarak titremeye başlar, deveciler sevinir ve deve ayağa kalkar. Deve ne deveciler tekrar oynar oyun biter.
DEVECİLER - Eğe,bizim pulları verin, gideceğik.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
DEVE OYUNU -II-
Deve Oyunu; Hasankale/Yastıktepe Köyü
Dışarıdan bir adam odaya girerek selam verir ve muhtarı sorar. Muhtar gelir.Tokalaşırlar.
ADAM - Bene bir tarla ver muhdar. MUHTAR - Ne yapacağsan? ADAM - Lahana ekecağam. MUHTAR - (Odada oturanlardan birini ortaya çıkararak). Bunun çoh tarlası var. ADAM - (Tarla sahibine döner). Bene bir tarla ver. TARLA SAHİBİ - (El hareketleriyle önünde geniş bir alanı gösterir) Ahan,ne gadar istirsen al, gözün kestirdiği gadar senin olsun.
Adam, kendisine bir miktar tarla ayırır. Elindeki değnekle sınırlarını belirler. Sonra aynı değnekle tarlada çalışma hareketleri yaparak neşeli bir biçimde lahanaları ektiğini hissettirir.
ADAM - (Kendi kendine) Here here hesdani Danalar girdi bosdani Goyma bostan azari Yemesin bizim lahanalari
Adam, tarlanın yanıbaşında yatar, uyur. Bir süre sonra uyanınca tarlanın ortasında bir devenin yatmakta olduğunu görür. Hayatında hiç deve görmediği için bu hayvanı tanıyamaz, şaşırır.
ADAM - (Kendi kendine) inek değil, öküz değil, at değil, eşşek değil.(Bir süre daha şaşkınlıkla bakar ve karar verir), Bu eşşektir, bu eşşektir.
Adam, yatmakta olan deveye biner. Deve hemen ayağa kalkar. Çok yükseğe çıktığı için bunun eşek olmadığını anlar. Korkuşla "yandım, öldüm" diye bağırır, feryat eder, ağlar. Sonra başını yukarıya kaldırır. Gökte uçan leylekleri görür. Leyleklere hitaben şunları söyler:
Siz gidersiz Gars'a Orda vardır arsa Arsada bir yapi Yapide ganatli kapi Gapide vardır bir halğa O halğayi siz çalın Eğer çıharsa biri, bıyıhlari gaba O bizim baba Eğer çıharsa biri, enteresi sari Odur bizim gari Siz ona söyleyin: Hesso binmiş goca bir elemete Artıh gider gıyamete Ya gelir, ya da gelmez.
Leyleklere arzusunu böylece bitirdikten sonra derin bir "ah" çeker. Develer "yıh" denildiğinde yatmaya alışkın oldukları için bu deve de "ah" sözünü "yıh" anlayarak yere yatar. Adam böylece kurtulmuş olur.
Kaynak- Kültür ve Turizm Bakanlığı
DEVE OYUNU -III-
EV SAHİBİ - (Kadıya hitaben) Kadı efendi, şu gızların oynasın da bir görelim.
KADI - (inzibata döner) Oğlum sene.
İNZİBAT - Söylesene.
KADI - Şu benim cici gızlarım gelsin bir oynasın.
KADI - (Devenin sahibine) oğlum sene.
DEVENİN SAHİBİ - Şu bizim Mercan'ı çağırın, gelsin oynasın.
Sordum aslın nereli
Dedi İskendereli
Çoh sallama göbeği
Bebek getti yaşına
Şapka ister başına
Sordum aslım nereli
Haydi elma yanaklı
Haydi kiraz dudaklı
Çok sallama göbeği
Düşürürsün bebeği
Deve yatar.Ev sahibi deveye biner. Deve, bir süre de böylece oynar. Devenin oyunu bitince ev sahibi bir de ayının oynamasını ister.
AYININ SAHİBİ - Söylesene.
KADI - Şu bizim ormanlarda gezen iki yaşındaki eti yiyilmeyen miskini çağır, bir oynasın da görelim.
Birini açar, birini yumar
Ağalardan peşgeş umar